Romantik büyü Paris
Bazı şehirler, diğerlerinden biraz daha ünlüdür. Ve belki biraz daha zarif ve kendine özgü.
Bazı şehirler, diğerlerinden biraz daha ünlüdür. Ve belki biraz daha zarif ve kendine özgü. Güzeller güzeli Pont Neuf Köprüsü'nü, Saint Germain'in kahvelerini, görkemli Notre Dame Katedrali'ni ve kendinizi dünyanın merkezinde hissedeceğiz Concorde Meydanı'nı düşününce Paris'in belki de dünyanın en ünlü kenti olduğunu düşüneceksiniz. İhtişamı başınızı döndürecek; dört bir taraftaki âşıklarla romantik bir büyüye kapılacaksınız.
Bu sokakları sizden önce Truffaut'nun, Godard'ın, Victor Hugo'nun, Monet'nin ve daha nicelerinin adımladığını düşündükçe başınız dönebilir. Zira sizden sonra da sakin ve ağırbaşlı Paris orada olmaya hep devam edecektir. Paris'te, koca bir kenti zarif bir tabloya dönüştüren Seine Nehri'ne karşı hayallere dalabilirsiniz. Karşınızda dümdüz bir ova gibi uzanıp giden bu güzel kentte, geçmiş ile geleceğin birlikteliği hayranlık uyandırıcı.
Sokaklarında kayboldukça Paris'in belki de yeryüzünün en dramatik birkaç kentinden biri olduğuna tanık olabilirsiniz. Görkemli imparatorlukları, devrimleri, kuşatmaları ve işgalleri gören bu güzel kent yaralar alsa da, yaşadığı her şeyden sağ çıkabilmeyi başarabilmiş.
Şimdi ise karşımızda bambaşka bir Paris var. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası için kalbi atan bu güzel kentin tadını doyasıya çıkarmak isteyen on binler Paris'in yolunu tutacak. Şimdi, şampiyona coşkusunun bu ağırbaşlı kenti nasıl hareketlendireceğine tanık olma vakti…
Kentin bulvarlarını adımladıkça "Herkesin kolaylıkla bir Paris'i olabilir." sözüne hak vereceğiz. En güzel meydanları ziyaret edecek ve Charlotte Corday, Marie Antoinette, Danton ve Robespierre'in giyotine baş verdiği Concorde Meydanı'nda uzun bir mola vereceğiz.
Oradan biraz ilerleyip Champs Elysees'ye (Şanzelize Caddesi) ulaştığımızda ise Paris'in görkemiyle bir kez daha tanışacağız.
Paris'te yapılacaklar listesi öyle uzun ki… Akşamki maçın heyecanından yorgun düşmüş olsak da, Mona Lisa'nın bir bakışı için Louvre'a koşacak; Van Gogh, Sisley, Degas, Corot
ve Renoir gibi ustaların eserleri için de Musée d'Orsay'ın koridorları arasında mekik dokuyacağız. Sonra da sanat, edebiyat ve kültür tutkunlarının bu kenti neden çok sevdiğini anlayacağız.
Saint Germain'in ünlü kafelerinde kahvenizi yudumlamadan dönmek olmaz. O çok sevdiğiniz fi lmin yönetmeni ya da kitabın yazarı bir zamanlar o masada oturuyordu. İşte bu nedenle kentin ünlü sahafl arına da mutlaka bir göz atmalı. Paris, moda tutkunlarının da mabedi. Bu yüzden Saint Germain Bulvarı'nda kaybolmaya hazır olun. Paris'in size vadettiği lüks dünyanın sonuna kadar tadını çıkarın. Günümüz uzun, daha Şanzelize Caddesi ya da Moulin Rouge'a gidecek ve şık Parisyenlerle aynı havayı soluyacağız.
Ve Eyfel Kulesi… 1889 yılında, yalnızca 20 yıl sergilenip sökülmek üzere yapılan yapı, 100. yılını çoktan geride bıraktı. Ve Paris'in sembolü haline geldi. Ancak Eyfel demişken Paris'in bir başka sembol yapısı Pont Neuf Köprüsü'nü atlamak olmaz. 500 yıldır Seine nehrinin iki ucunu bir araya getiren köprü, Paris gibi yüzyıllara meydan okuyor. Paris'i adımladıkça sokakların genişliği ve ferahlığı dikkatinizi çekecek. Geniş bir alana yayılan şehirde, yalnızca yaklaşık 12 milyon kişi yaşıyormuş.
Şehir merkezinde ise 2,5 milyon kişi ikamet ediyor. Bu nedenle en kalabalık bulvarlarda bile kalabalıklarla karşılaşmayabilirsiniz. Ancak kentin metrosunda bu sakinliğe pek de yer yok; işlerine, evlerine ve okullarına yetişmeye çalışan Parisyenlerin telaşına yeraltında tanık olacaksınız.
Sanatın, kültürün, modanın ve estetiğin görkemli kalbi Paris, ne vakit giderseniz gidin size kollarını açacak. Daha önce bu güzel kenti ziyaret etmediyseniz 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nı fırsat bilip yollara düşebilir ve dünyanın en ünlü kentinde olmanın tadını çıkarabilirsiniz.
Yazı: Türkan Doğan