Uğruna tokat yenen bir çocukluk aşkıdır sinema!

Gazeteci, yazar, çevirmen ve eleştirmen Burhan Arpad'ın sinema aşkı meğer bir tokatla başlamış.

Giriş Tarihi: 30.03.2015 14:32 Güncelleme Tarihi: 30.03.2015 14:34

Burhan Arpad (1910-1994) kitaplarında hep renkli ve keyifl i şeylerden bahsetmiştir. Çünkü ona konu teşkil eden özneler ve eylemler renklidir. Gezdiği gördüğü yerleri, izlediği tiyatro oyunlarını ve severek yaşadığı İstanbul'u anlatır Arpad. Bugün sinema yazarı dendiğinde akla gelen ilk isimlerden biri olmasa da, fi lm eleştirileri kaleme aldığı ve 1961 ila 1964 yıllarında Berlin Film Festivali'nde jüri üyeliği yaptığı da olmuştur. Burhan Arpad'ın fi lm değil de, sektör eleştirisi yaptığı bir yazıya 1 Mayıs 1950 tarihli Yaprak dergisinde rastlıyoruz.

1 Ocak 1949-1 Haziran 1950 tarih aralıklarında on beş günlük periyotlarla yayımlanan Yaprak'ın sahibi ve yayın yönetmeni Orhan Veli'ydi. Ünlü şair, Ankara merkezli derginin yirmi sekiz sayılık ömrünü tamamlamasından kısa bir süre sonra hayatını kaybetmişti. Burhan Arpad'ın 'Yeni Bir Hürriyet Anlayışına Terk Edilen: Türk Filmciliği' başlığını taşıyan yazısı dönemin Türk sinemasıyla ilgili ilginç gözlemler, bilgiler ve eleştiriler içeriyor. Ancak okuyanı asıl etkileyen, bu sektörel analizler değil; Arpad'ın sinemayla duygusal ilişkisini açık eden özyaşamsal anekdotları oluyor. Yazıda hissedilen o 'Cinema Paradiso' (Cennet Sineması) duygusunun sebebi ise bu kronolojik anekdotların çocukluk döneminden başlaması.

"Çocukluğumda pek uslu idim. Babamdan tek bir defa tokat yemiştim. İlk Türk fi lmlerinin en meşhuru 'Binnaz'ı (ç. n. Yön: Ahmet Fehim, 1919) muhakkak görmek için bir düğün gecesi ayak dirediğim ve sözümü yaptırdığım için. Malûl Gaziler Film Şirketi'nin muhayyilemde bir sis halinde kalmış ve çocukluğumun tek tokatı ile karışmış bulunan 'Binnaz'ı takip eden bütün Türk fi lmlerini bir bir gördüm. 'İstanbul'da Bir Aşk Faciası'nı seyrederken, sevgilisi Şişli güzeli Mediha'yı öldürdüğü için gazeteleri ve halkı aylarca işgal eden Hamdi Bey'in katli vakasını dehşet ile yaşamış; 'Boğaziçi Esrarı'nda gerçek romancı Yakup Kadri'nin Nur Baba'sı ile ilk kez karşılaşmış; 'Ateşten Gömlek'te işgalin ve mütarekenin her türlü dehşetine katlanmış, bütün İstanbul halkı ile birlikte ben de, küçük yaşıma rağmen hür vatanın ve istiklalin heyecanını doya doya yaşamıştım. 1920'den bu yana bizim fi lmlerin büyük bir kısmına daima heyecanla, hep o ilk tokat yediğim gecenin heyecanı ile koştum.

(Karımla) Zamansızlık yüzünden pek seyrek gidebildiğimiz sinemalarda hiçbir Türk fi lmini kaçırmazdık. Bunların hemen ekserisi san'at değerinden mahrumdu. Ama günün birinde karım ayak diredi. Ben de Türk filmlerine uzun zaman tek başıma gitmek zorunda kaldım. Bu hal, son yıllara, bizim fi lmlerin biraz eli yüzü düzelir gibi olduğu zamana kadar devam etti."

BİZE ULAŞIN