İnönü Stadı’nda Oscar’lı Bir Aktör - Maximilian Schell

1961 yılında “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar’a layık görülen Maximilian Schell; 1963 yılında, İnönü’de ağları havalandırmıştı.

Giriş Tarihi: 01.06.2012 12:55 Güncelleme Tarihi: 01.06.2012 13:02

Yazı EGE GÖRGÜN

1963 yılının Mayısı'nın son gününde, İstanbul'un geniş caddelerinden birinde, ön plakasında "İstanbul 39076"; arkasındakinde ise "HH-UR 577" (Alman plakası) yazan Wolksvagen marka polis aracı, bir diğer otomobili izliyor. Tıpkı filmlerdekine benzer bir takip, bu. Polislerden biri de Danyal Topatan'a benziyor zaten. Ama durun, sahiden de o galiba. Tabii ya, film çekiyorlar. Kamera ve film ekibi de orada işte. Topatan'ın ve ortağının takip ettiği otomobildekiler de tanıdık simalar. Yeşilçam oyuncuları olsalar gerek, Hollywood'dan gelecek hâlleri yok ya.

O otomobildekilerden dördü, oldukça ünlüydü gerçekten. İsimleri; Melina Mercouri, Robert Morley, Peter Ustinov ve Maximillian Schell'di ve Eric Ambler'in "The Light of Day (Gün Işığı)" adlı romanından uyarlanan filmin çekimleri için Hollywood'dan gelmişlerdi. Jules Dassin'in yönettiği film, sinemalarda, "Topkapı" adıyla gösterilecekti ve Topkapı Sarayı'nda bulunan Sultan I. Mahmut'a ait elmas süslemeli hançeri çalmak için düzenlenen uluslararası planı konu almaktaydı. Bu planı uygulamaya koyacak ekibin lideri olan soygun dâhisi Walter Harper'ı ise, İsviçreli aktör Schell canlandırmaktaydı.

Sinemaya 1957 tarihli bir Alman filmiyle başlayan Maximilian Schell, ertesi yıl, ilk Hollywood filminde oynama şansı bulmuştu. Irwin Shaw'ın yönettiği; Marlon Brando, Montgomery Clift ve Dean Martin gibi yıldızların oynadığı "The Young Lions" ardından oynayacağı ikinci Hollywood yapımı, 1961 tarihli "Judgment at Nuremberg"; kendisine, "En İyi Erkek Oyuncu" dalında Oscar'ı kazandıracaktı. "Topkapı", çevirdiği iki Alman yapımıyla birlikte, onun yedinci filmiydi.

Maximilian Schell'in Türkiye macerası, pek iyi başlamadı. Gazetecilerin yoğun ilgisi dışında, aynı gazetecilerin; onun, kışları Nişantaşı'nda, yazları ise Büyükada'da kalan "J." adlı bir bayanla ilişkisi olduğuna dair bir haber yapması da, onu çileden çıkarmaya yetmişti. O dönem birlikte olduğu "Sabık Prenses" Süreyya da Roma'dan kalkıp gelince, gazetecilerin ilgisi ikiye katlanmıştı. Gazetecilerle ilk tartışmasını, çekimler sırasında yaşadı, Schell. Topkapı Sarayı'nın damlarındaki bir sahnesi sırasında, kendini takip eden bir gazeteciyle tartışmış; kavgayı, yönetmen ve yanındakiler araya girerek engellemişti. İkinci kavgasında araya girecek kimse olmadığı için, işin sonu karakolda bitmişti.

Gazetede çıkan "J." haberine hâlâ öfkeli olan Maximillian Schell; Süreyya'yı alıp, otomobiliyle, ona İstanbul'u gezdirmeye karar vermişti. Dönemin tanınmış foto muhabirlerinden Özkan Şahin, iki ünlüyü bir arada fotoğraflama fırsatını kaçırmak istemedi elbette ve hemen ileri atıldı. Ancak otomobilden hiddetle fırlayan Schell, üstüne yürüyüp işi tartaklamaya vardırınca ve Özkan da, "Oscarlı Moscarlı" demeyip, Allah ne verdiyse ünlü aktöre karşılık verince; duruma, polis el koydu. Arnavutköy karakolunda, iş tatlıya bağlandı bağlanmasına ama Schell ve Süreyya, sabaha kadar Türk misafirperverliğini tatmak zorunda kaldı.

Maximilian Schell, bu olayın ardından artık kimden akıl aldıysa, Türk gazetecilere karşı büyük bir strateji değişikliğine gitti. Artık, gazetecilerle arasından su sızmıyordu. Öyle ki, beyaz perdeden yeşil sahalara transfer bile oldu, bu uğurda Schell. O sıralarda, bugün Beşiktaş İnönü Stadı diye bildiğimiz; o zamanlarsa Demokrat Parti tarafından İnönü'ye "kıllığına" adı Mithatpaşa'ya çevrilen sahada yapılacak Hakemler- Spor Yazarları maçında, gazetecilerin takımının formasını giydi, Schell. Yalnızca ilk yarıda oynadı ama bu, hakemlerin kalesine bir gol yollamasına engel olmadı. Milliyet muhabiri Erman Şener; maçın ardından, o dönemin futbol ortamını da inceden hicveden şu yorumu yapıyordu, ertesi gün gazetesinde: "Maximilian Schell eğer Yugoslav olsa, belki büyük bir takımdan transfer teklifi alır, yaşamını İstanbul'da futbolcu olarak sürdürürdü."

BİZE ULAŞIN