Kültür > Hayattan Ne Öğrendim?

Cengiz Semercioğlu

Cengiz Semercioğlu

Gazeteci ve Televizyoncu, 45

11 Nisan 2012

Röportaj ZEYNEP ŞEKER

Fotoğraf ULUÇ ÖZCÜ

Bir çocuğun, ebeveynleri ayrılsa bile, mutlu bir çocukluk dönemi geçirebileceğini öğrendim. 16 yaşındayken, annemle babam ayrıldı ve kardeşlerimle ben, annemle yaşamaya başladık. Maddi açıdan biraz sıkıntılı dönemler geçirdiysek de, bu yeni durum, huzurlu ve mutlu bir ortamda büyümemize engel olmamıştı.

Mükemmeliyetçi olmanın, insana bir zararı olmadığını öğrendim. Birlikte çalıştığım arkadaşlarım, bana bir şeyi beğendirmenin çok zor olduğunu söylüyor. Haklılar; her şeyi, kolay kolay beğenmiyorum. Zaten ben, kendi yaptığım televizyon programlarını bile beğenmiyorum. Çünkü her şeyin daha iyisi olabileceğine inanıyorum ve bu yüzden, kendi yaptığım işlere dahi bir kulp takıyorum.

Bu meslekte, kişisel sorunlara yer olmadığını öğrendim. Pek çok ünlü isimle, köşemde yazdığım yazılar yüzünden sorunlar yaşayabiliyorum. Kimisi benimle konuşmuyor kimisiyle de bir şekilde tartışmış oluyorum. Fakat bu isimlerle aramdaki sorunları, işime yansıtmıyorum ve sorun yaşamamıza rağmen, onları programlarıma davet ediyorum. Eğer o ismin kanala bir faydası olacaksa, düşmanım dahi olsa geri adım atarım.

Bir insanın hırslı olmasının iyi bir şey olduğunu; fakat sahip olduğu bu hırsın, gözünü kör etmeyecek derecede olması gerektiğini öğrendim. Çünkü bence hırs, insanın neyi ne kadar yapabileceğiyle alakalı olmalı. Örneğin, sırf televizyon programım iyi gidiyor diye, gözümü karartıp kendimi Okan Bayülgen ya da Beyazıt Öztürk ile bir yarışa sokmam; bu, gülünç duruma düşmeme neden olur.

Hayatı çok fazla ciddiye almanın, anlamsız olduğunu öğrendim. Özellikle medyada, hepimiz çok önemli işler yaptığımızı; hatta belki de dünyayı kurtardığımızı düşünüyoruz. Ama aslında yazdığımız yazı da, yaptığımız program da, öyle atla deve değil. Bu nedenle, bir işi ciddiye almak kadar, o işin keyifli yanlarını da yaşamak gerektiğini öğrendim.

Özür dilemenin, bir erdem olduğunu öğrendim. Gazete için her gün yazı yazıyorum ve işin bir rutine dönüşmesinden dolayı, kimi zaman hatalar yapabiliyorum. Bir gün, köşemde; TRT'de yayımlanan bir çizgi filmde, Zaman gazetesinin reklamının yapıldığını yazmıştım. Meğerse, böyle bir olay yokmuş. Bunun üzerine, kıvırmak yerine, hatamı kabul edip bir özür yazısı yazdım.

İnsanın inandığı şeylerin peşinden gitmesi gerektiğini, çok genç yaşlarda öğrendim. Üniversite yıllarında, arkadaşlarımla birlikte okulu işgal etme suçundan dolayı, bir süreliğine Bayrampaşa cezaevinde yatmıştık. Elbette ki cezaevinde yatmak, matah bir şey değil ama ben, o dönem, inandığım şeylerin peşinden gittiğime asla pişman olmadım.

Hayatın size sunduğu olumsuzlukların içinde, bazen olumlu şeyler de olabileceğini öğrendim. Cezaevinde kaldığım dönemde, o kadar çok kitap okudum, aynı dünya görüşünü savunduğum ağabeylerimle yaptığım konuşmalar ve kurduğum dostluklar sayesinde öylesine derin bir siyasi birikime sahip oldum ki; o dönem edindiğim bu birikimlerin, bugün beni ben yapan en önemli şeyler olduğunu düşünüyorum.

Bir aile olmanın, insana ne kadar huzur verdiğini öğrendim. Ben yıllarca aile olmaktan ve birilerine bağlı olarak yaşamaktan korkan bir adamdım. Ne zaman ki 40 yaşını geçtim, o zaman bu korkularımın da yersiz olduğunu anladım. Meğerse hayatında, sahip çıktığın ve sana sahip çıkan insanların olması çok güzel bir duyguymuş.

İnsanların ne düşündüğünü çok da kafaya takmamak gerektiğini öğrendim. Örneğin, benim ve medyada çalışan birkaç yakın arkadaşım için söylenen "Birbirlerini kayırıyorlar.", "medya çetesi" gibi lafları artık sorun etmiyorum. Bu insanlar, benim çocukluk arkadaşlarım; çocukken, parasız kaldığımda sokakta birlikte kartpostal sattığım, aynı üniversiteye devam ettiğim adamlar… Elbette ki onlarla aram iyi olacak. Bu eleştirilere kafayı takıp dostlarımla arama sınır koyamam.

Hayattan, büyüklerimizin sözünü dinlemenin önemli olduğunu öğrendim. Mesela ben, 40'lı yaşları geçtikten sonra, büyüklerimizin söylediği sözlerin doğru olduğunu fark ettim. İki yıl önce babamı kaybettiğimde, "İki gün yatak, üçüncü gün toprak." lafının aslında ne kadar doğru olduğunu anladım. Gençlikte güldüğümüz o laflar, yaşlanınca insana daha anlamlı geliyor.

Daha Fazlası

''Hakkımda bilmeniz gereken 9 şey'' Brad Pitt

Ümit Ünal

Game Of Thrones'dan 14 ölümsüz replik

Nick Sullivan cevaplıyor