''Ben polisiyede esas kız ve erkeğe pek inanmam.'' - Ayşe Erbulak

Altan Erbulak’ın kızı Ayşe Erbulak, yıllardır yaşadığı Norveç’ten, elinde bir polisiye romanla döndü. “Hafiye Karılar” dizisinin ilk macerası “Çok Şekerli Ölüm”de, Medcezir Dedektiflik Bürosu’nun iki sahibesi, yüksek şeker komasının sebep olduğu şüpheli ölümleri araştırıyor. Ayşe Erbulak’la, polisiye edebiyatı ve kitabı üstüne konuştuk...

15 Ağustos 2012

Hazırlayan EGE GÖRGÜN

Neden polisiye roman?

Polisiye roman, benim zaten çok sevdiğim bir tür. Genel olarak, kitap okumasını çok severim ama polisiyeye duyduğum ilgi bir başkadır. Onca kitabı okurken, hep kafamdan kurgu da yapmıştım. Sonra Norveç'te yaşarken, daha rahat bir vakte sahipken, yazmaya koyuldum.

İsveç, bir polisiye roman geleneği üretmiş bir ülke. Siz, uzun zamandır, komşusu Norveç'te yaşıyorsunuz. Sizce, bu başarılarının ardındaki sır ne?

Norveç'te de Karin Fossum, Jo Nesbø gibi çok sıkı polisiye yazarları var. İsveç'in yazarlarına da, ayrıca hayranım; Henning Mankell, Stieg Larson mesela. Bu başarının ardında, kışları karanlık geçmesi etken olabilir mi diye düşündüm bir an ama bu kadar basit değil elbette. Zira her iki ülkenin de toplumu, çok okuyor.

Sizce, Türkiye'de bir polisiye roman geleneğinden, kültüründen söz edilebilir mi? Son yıllarda, popüler polisiye romanlarının sayısı oldukça arttı çünkü.

Bence, Türkiye'de, polisiye roman geleneği ve kültürünün arttığını söyleyemeyiz. Çok az polisiye yazarı var. Ahmet Ümit, farklı bir tarz yarattı; daha edebî daha ağır polisiye yazıyor. Ben ilk kitaplarını hızla okur, daha çok severdim, heyecanla yenilerini beklerdim ama son kitaplarını, aynı hızla okuyamadım. Açıkçası, çok sıkı bir polisiye okuru olarak, çoğu yazarın ilk kitaplarından daha fazla lezzet almıştım.

Hangi polisiye yazarlarını takip ediyorsunuz? Klasikler içinden, ilham aldığınız isimler, eserler var mı?

Agatha Christie, zaten tartışmasız idolüm ve hayran olduğum bir polisiye yazarı. John Grisham, Henning Mankell, Karin Fossum ve Stieg Larson'a bayılıyorum. Grange'ı da çok severdim; heyecanla yeni kitabını bekler, hemen alıp bir solukta okurdum ama onun da son iki kitabından aynı tadı alamadım. Son çıkan kitabını, "Elimde daha okumadığım kitaplar var; onlar bitsin, sonra alırım." diye düşündüm ve almadım ama sonunda alırım illaki. Yerli de bir-iki yazar vardı beğendiğim ama onlar da çok tekrara düştü.

İyi bir polisiye romanın sırrı, kurguda mı saklıdır, karakterlerinde mi? Yoksa "esas oğlan/kız" mı belirler, romanın başarısını?

Polisiye romanın sırrı, bence kurguda saklıdır. Okuyucu, sona doğru, "Hadi be!" diyebilmelidir. Bir de çok sade ve hemen herkesin anlayacağı bir dille yazılmalıdır. Ben polisiyede, esas kız ve erkeğe pek inanmam.

"Hafiye Karılar", uzun soluklu bir seri olarak mı hayal edildi?

"Hafiye Karılar", şimdilik üçleme olacak. Zaten ikinciyi yazıyorum, üçüncü içinde kurgu yapıyorum. Eğer okuyucu beğenirse, belki bir dördüncüyü de yaparım.

Ana karakterlerinizi oluştururken, size gerçek hayattan esin kaynağı teşkil eden birileri oldu mu?

Sadece ana değil, ara karakterlerim de gerçek ve canlı insanlar. Romanımdaki herkes canlıdır ve biridir.

Kitabınızda, Yener Çakmak'ın illüstrasyonları yer alıyor. İllüstrasyon tercihi, biraz da çizer bir babanın kızı olmaktan mı geliyor?

Ben, hem çizer kızıyım hem de çizer yeğeniyim. Geçen Ekim ayında kaybettiğimiz dayım Firuz Aşkın, çok değerli bir ressam, çok iyi bir illüstratördü. Öyle bir ailede büyümüş olmak, beni çizgi romana itti. Çizemediğimden, çok iyi bir okur oldum. Kitaplarımın sade bir dille olmasına özen gösterdim, çizgiyle süsleyip daha da rahat okunur hâle gelmesini istedim.

#Altan Erbulak #çok şekerli ölüm #en yeni kitaplar #Polisiye #Ayşe Erbulak #hafiye karılar #kitap