Bedük
Sanatçı, 33
22 Mart 2012
Röportaj ELÇİN KAÇAR
Fotoğraf ULUÇ ÖZCÜ
Kendi alanında rakipsiz olmanın, büyük bir yük olabileceğini öğrendim. Benim, dans müziğinin kahramanı olduğumu iddia ediyorlar. Oysa ben, kahraman olmak istemiyorum. Bu baskıyı üzerimde hissetmemeye, işime konsantre olmaya çalışıyorum.
Sahneye çıkmanın, paraşütle atlamaya benzediğini öğrendim. Başlangıçta korkuyorsun ama bir kereden sonra, tekrar tekrar istiyorsun. 15 yaşından beri müzikle uğraşıyorum ve 18 yaşında da, ilk kez, profesyonel anlamda sahneye çıktım. Üniversitede grafik tasarım eğitimi aldım ve ardından, reklamcılık yapmaya başladım. Ancak bir süre sonra, başkasının yönetiminde, belirli saatler içinde çalışmaktan sıkılmaya başladığımı fark ettim. Çünkü özgür ruhlu bir adamdım. Dolayısıyla, müziğe devam etmeye, grafik ve tasarım konusundaki becerilerimi de kendim için kullanmaya karar verdim.
Kendi kuralsızlığı içinde kurallar yaratmaktan hoşlanan bir karaktere sahip olduğumu öğrendim. Dışarıya karşı çok rahat bir adam olduğuma dair bir izlenim bıraksam da, tam tersine, kontrollü ve kuralcı bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Çünkü kendi işimi, kendi belirlediğim bir sisteme göre yürütmek istiyorum.
1970'li ve 1980'li yıllardaki müzik anlayışının, müziğime yol gösterdiğini öğrendim. O dönemin müzisyenleri; kaliteli dans müziği yapardı, sahneye takım elbiseyle çıkarlardı ve yaptıkları işe gereksiz anlamlar yüklemezdi. Tek amaçları, seyirciyi eğlendirmekti. İşte ben de, müziğimden sahnede giydiğim kostümlere kadar, onların eğlence anlayışının günümüzdeki temsilcisi olmak istiyorum.
Hayatta, her şeyi yapmaya çalışmamak gerektiğini öğrendim. Bizim ülkemizde, herkes her şey olmaya çalışıyor. Rakı masasında memleketi kurtarmak yerine, işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışsak; çok daha fazla şey kazanırız.
Sahnenin ve sanatçının, bir ışığı olması gerektiğini öğrendim. Ben de bu ışığa, parlaklığa yaraşır biçimde davranmaya çalışıyorum. İzleyicilerimin beni izlerken hayattan kopmalarını, bambaşka bir deneyim yaşamalarını istiyorum. Bu yüzden de sesiyle, sahnesiyle, kostümüyle, bambaşka bir iş yapmaya çalışıyorum.
Sıfırdan bir duruş yaratmanın ve onu korumanın çok zor olduğunu öğrendim. Şahsen ben, özgün olmak için çok çabalıyorum. Kafamda çizdiğim işleri başkasına anlatmak yerine, bizzat kendim ilgileniyorum. Çünkü yaratıcılık konusunda, kabiliyetli ve donanımlı olduğumu düşünüyorum.
Çok çalışmanın, yaratıcılığı öldürdüğünü öğrendim. Bu yüzden bazen, mola veriyorum. Böyle zamanlarda, çocuklarımla zaman geçiriyorum, Playstation oynuyorum. Öyle ki, sırf moralim bozulmasın diye, gazete bile okumuyorum.
Çocuk sahibi olduktan sonra, hayatı öylesine yaşamamak gerektiğini öğrendim. Baba olduktan sonra; daha sabırlı, evde zaman geçirmekten keyif alan, geleceğe bir şeyler bırakmak isteyen bir adama dönüştüm. "Çocuk, kısmetiyle gelir." diye bir söz vardır; ama aslında o kısmeti, babalar yaratıyor. Çünkü çocuklarına gurur duyacağı bir soyadı bırakmak için, daha doğru işler yapıyorlar.
Dış görünüşün, yanıltıcı olabileceğini öğrendim. Dışarıdan, eğlenceye düşkün biri gibi algılanıyorum. Oysa ben, kuliste ıhlamur içen, sakin sakin oturan bir adamım. Ben, müziği seviyorum; müziği temsil ettiği düşünülen o hızlı ve çılgın hayatı değil. Kimileri maça gider kimileri içki içer kimileri kavga eder. Herkesin, deşarj olmak için kendinden başkasına dönüştüğü bir nokta vardır. Ben, bunların hiçbirini yapmıyorum; sadece sahneye çıkıyorum.
Paranın, istediğimiz şeylere ulaşmamızı sağlayan bir araç vazifesi üstlendiğini öğrendim. Doğuştan zengin bir adam değilim; ailemin maddi ve manevi desteğinin üzerine, kendi çabalarımla bir şeyler koydum. Ve müzikten kazandığımı, yine müziğe yatırdım.
Sevdiğim kadına, her gün tekrar tekrar âşık olabileceğimi öğrendim. Karımla, lisede öğrenci olduğum yıllardan beri birlikteyim. Bugüne kadar; her yeni güne farklı bir insan olarak başladık, her gün değiştik ve her değişimde birbirimize yeniden âşık olduk.
Hayattan, hayatı, akışına bırakmak gerektiğini öğrendim. Kafamı fazla karıştırmadan, detaylarda fazla boğulmadan ve her zaman büyük resme bakarak, elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyorum.