Arşivlik bir saat kitabı!
Panerai'nin beş yazar tarafından kaleme alınan yeni kitabı; beni içeriği, fotoğrafları ve şekliyle bugünden Rönesans'a götürdü.
25 Ocak 2016
Panerai'nin Nişantaşı butiğinde tanıtılan yeni ve ilkine göre daha kapsamlı olarak hazırlanmış kitabının tanıtım gününde, kitaba bakmaktan anlatılanları pek dinleyememiştim. Kitabı okuyunca da aklıma birçok düşünce üşüştü. Bir saat kitabından ne beklediğimi, kitap nasıl olsa sayfalarını daha zevkleokuyacağımı düşündüm ve kendimce bazı yanıtlar sıraladım. Bir kere kitap, gerçekten sade bir tasarıma sahip olmalıydı, kâğıdı çok çok mühimdi, sayfa kenarlarında ve üstlerinde biraz boşluk olması, okuma hazzını arttırırdı; çizimler olsa şahane olurdu. Kitabın en önemli yanı olan içerikte de bir uzmanın saat modeli bilgilerinden ziyade sanat tarihinden, saatin tarihe kattıklarından, içinde bulunduğu dönemden nefi s bir denemeyle bahsetmesini isterdim.
Panerai'nin işyerindeki masamın üzerinde durduğu anlar içinde saat meraklısı olmayanların bile gelip incelemek için müsaade istedikleri 234 sayfadan oluşan kitabı bu açıdan beni pek çok saat kitabına oranla biraz daha fazla heyecanlandırdı. Çünkü bahsettiğim maddelerin birçoğunu kitapta buldum. Daha çok sanat ve mimari kitaplarıyla tanıdığımız İtalyan yayınevi Marsilio'nun yayımladığı, Kasım 2014'te İtalya'da basılan, ama Türkiye'de bir iki ay önce satışa sunulan kitabın dokulu kapağında okuru ilk önce Panerai butiğinin fotoğrafı karşılıyor. Bu da bizi Floransa'ya ve ardından Rönesans dönemine götürüyor. Rönesans'ın Floransa'da başladığını; güzel elli Michelangelo, Raffaello, Leonardo da Vinci ve Filippo Brunelleschi gibi yüce sanatçıların sanatta 'yeniden doğuşu' getirdiklerini bilmeyen yoktur. Floransa, o günden bu yana sanatın ve kültürün ana merkezlerinden biri. İşte Orologeria Svizzera Giovanni Paneraimarkası da bu merkezde doğmuş. Kurucusu Giovanni Panerai'nin adını taşıyan marka, başta II. Dünya Savaşı'nda büyük hasar gören Ponte alle Grazie adlı köprünün üzerinde sıralanan küçük mağazalardan biriymiş. Saat satılan, tamir edilen, hatta saat eğitimi verilen mağazanın Floransa'nın ilk saat eğitim okulu olduğu düşünülüyor. Kitapta Panerai'nin o günden İtalyan donanması için sağlam ve çok dayanıklı saat üretilen 1900'lerin başlarına ve İsviçre, Neuchâtel'deki 10 bin m2'lik devasa merkeze uzanan öyküsü anlatılıyor. Kitabın içinde beş yazara ait beş makale bulunuyor. Bunlardan Giampiero Negreti ve Simon de Burton, 2008'de çıkan ilk Panerai kitabını da kaleme alan isimler. Yazarlardan Philippe Daverio, İtalya'nın en tanınmış sanat tarihçisi ve eleştirmeni. Aynı zamanda Palermo Üniversitesi'nde sanat tarihi dersleri veriyor. Sanat tarihi hakkında TV programları yapmış.
Daverio, kitabın ilk makalesini kaleme almış; makalenin konusu ise Floransa'nın sanat ve saat tarihi. Lüks ürünler ve saatçilik konusunda uzmanlaşmış; Financial Times, The Daily Telegraph gibi yayımlarda yazıları yayımlanan gazeteci Simon de Burton, kitapta 'Modern Bir Efsane Yaratmak' başlığıyla markanın dünya saatçiliğindeki ve diğer markalar arasındaki yerini yazmış. Kitabın önsözünü de kaleme alan yönetici Angelo Bonati'nin Simon de Burton'a anlattıkları, özellikle de "Başta bir masa, bir ofi s, bir de ben vardım." gibi markanın geçirdiği merhaleleri yansıtan sözleri çok ilgi çekici. Satır aralarındaSylvester Stallone'un 1996 yapımı 'Günışığı' fi lminde Panerai marka bir saat taktığını da öğreniyoruz. Siena ve Floransa Üniversiteleri'nde tarih dersleri veren, konu hakkında 200'den fazla yayını olan Paolo Galluzzi, saat markasının ikonik tasarımlarını kaleme almış. Saatçilik ve saat tarihi uzmanı olan ve İtalyan gazetelerinde 1985'ten bu yana saatlerle ilgili köşe yazısı yazan Giampiero Negreti ise markanın tarihini en iyi bilenlerden biri olarak Panerai'nin Ponte alle Grazie'deki küçücük mağazadan nasıl bir saat devine dönüştüğünü anlatıyor. Son yazı ise İtalyan gazetesi La Stampa'da deniz, yelkencilik ve denizcilik tarihi konularında yazılar yazan, konu hakkında kitapları da bulunan Fabio Pozzo. Pozzo, Panerai'nin İtalyan donanmasına saat üretmekle başlayan ve bugünkü yat yarışlarına uzanan denizcilik çalışmalarını ve denize olan ilgisini kaleme almış. Benim en ilgiyle okuduğum yazı, sanat tarihçisi Philippe Daverio'nun kaleme aldığıydı.

Daverio, yazısına zamanı ölçmekten bahseden ilk İtalyan yazarın (1310) Dante Alighieri olduğunu söylemekle başlayarak zaten kalbimi çaldı. Daverio yazısında Dante'den Galileo Galilei'ye, ilk saatçilerden Niccoló di Bernardo'dan Leonardo da Vinci'ye büyük ustaların saatçilik tarihindeki yerini anlatıyor. En ilgi çekici bilgilerden birisi ise Daverio'nun bugün Floransa Katedrali'ndeki erken dönem saatinin (ki bu saat, Paolo Uccelo tarafından yapılmıştı ve İtalyan Rönesans'ının başyapıtlarındandı.) Panerai tarafından restore edildiğinden bahsetmesiydi. Panerai bugün de Floransa'daki saatçilik çalışmalarına ve restorasyonlara büyük destek veriyor. Eski modellerini muhafaza ettiği bir müzesi de var. Kitapta yer alan bazı fotoğrafl ar müzede korumaya alınan Panerai marka saatlere ait; bu saatleri koleksiyonerlerin ilk kez bu kitapta gördüğünü belirtiyor kitabı oluşturan isimler. Dört dilde; İtalyanca, İngilizce, Çince ve Japonca olarak sınırlı sayıda basılan Orologeria, Panerai'nin Nişantaşı butiğinden edinilebiliyor. Floransa'nın karakalem çizimiyle başlayan kitaptaki müthiş karakalem resimler ise çizer Victor Togliani tarafından çizilmiş. Yani elimizin altındaki kitap, baştan sona İtalyan yapımı. Orologeria, saat kitaplarıyla, sanat tarihiyle, ama özellikle mevcudiyeti, yani şekliyle de 'güzel kitaplarla' ilgileniyorsanız mutlaka ilginizi çekecektir.