Valentino - Pierpaolo Piccioli

Valentino’nun ardındaki isim, tasarımcı Pierpaolo Piccioli sizi konfor alanınızdan nasıl çıkaracağını biliyor.

Giriş Tarihi: 26.07.2019 17:45 Güncelleme Tarihi: 29.07.2019 11:03

Jay Fielden

Valentino kreatif direktörü Pierpaolo Piccioli, ayrı uçlardaki iki şeyi bir araya getirmenin yolunu bulmuş görünüyor. Öncelikle, moda çevresinin itibar göstereceği ama giyeni moda kurbanına dönüştürmeyecek tasarımlar yapıyor. İkincisi, bu tasarımları İtalyan terziliğinin kusursuz standartlarıyla inşa ederken, naftalin kokmamalarını, hatta modern görünmelerini sağlayabiliyor.

Sonuç fazlasıyla kayda değer: Piccioli, giymeye cesaret edebileceğimiz giysiler tasarlıyor. Cesaret edebiliyoruz çünkü hepsi her erkeğin gardırobunda bulunması gereken türden parçalar; aralarında iyi dikilmiş takımlar, trençkotlar, hakiler, sneaker'lar var. Piccioli'den giyinmek; Michelin yıldızlı bir restorana gitmek ya da buzlu suya atlamak gibi. Zira onun işlemeli kamuflaj ceketini, beyaz boncuklu bordo takım elbisesini ya da Sophia Loren'in ruju kadar kırmızı takımlarını gördüğünüzde ilk tepkiniz şaşırmak oluyor. Fakat onları sizden önce denemeye cesaret etmiş James Harden, Mark Ruffalo ve John Legend gibi isimlere baktığınızda, Piccioli'nin işinin sadece sizi iyi görünmeye teşvik etmek değil, aynı zamanda iyi hissettirmek olduğunu da anlıyorsunuz.


Kreatif direktör Pierpaolo Piccioli; Tokyo'da sanatçı Izumi Miyazaki işbirliği ile tasarlanan tişörtün de dahil olduğu Pre-fall koleksiyonundan kombinler; şov için Satoshi Kamiya tarafından tasarlanan gerçek boy origami aslan

Tasarımcı geçtiğimiz Kasım ayında Pre-fall 2019 koleksiyonunu sunmak için Tokyo yakınlarındaki Shinagawa'da yer alan bir ambarı tercih etti. Koleksiyon, bir anlamda Piccioli'den çok sevdiği Japonya'ya saygı duruşu niteliğindeydi. Wabi-sabi, origami, manga kültürü… İki günlük organizasyon; müzeleri ziyaret, Tadao Ando'nun ülkenin en büyük modern sanat koleksiyonerlerinden biri için inşa ettiği evde akşam yemeği ve Valentino'nun Ginza mağazasında düzenlenen partiyle devam etti. Gezinin son sabahı, tasarımcıyla Park Hyatt Otel'in en üst katındaki
küçük toplantı odasında görüştüm. Evet, Lost in Translation'ın çekildiği yerde. Konuşurken yanımızdan bulutlar geçiyordu, öyle ki bir an dünyanın eğimini görebileceğimiz yükseklikte olduğumuzu düşündüm...

JF: Çocuğun var mı?
PP: Evet, üç tane. İki kızım ve bir oğlum var. Yaşları, 21, 19 ve 12.

Benim de üç çocuğum var. Sanırım aynı yaşlardayız.
Bence sen daha gençsin.

Dünyanın bizi aynı yaşlarda sayacağı dönemdeyiz, neticede 20 değiliz.
Ne yazık ki değiliz.


Modaevi, tasarımlarıyla farklı stillere sahip erkeklerin gardırobuna girmeyi başardı. The Weeknd, James Harden Torye Sivan Serge Ibaka, Justin Therouxo isimlerden birkaçı.

Gençlik demişken, moda eğer şu anda olana dairse, sen hep "şu an" ile ilgili ve cool olmayı nasıl başarıyorsun?
Önemli bir soru. Valentino güzel bir marka ama bugünlerde güzel olmak yeterli değil. Trend öncüsü olmak ve gündemi takip etmek zorundasınız. Diğer yandan "cool" zor bir sözcük. Eğer markanızı cool olmaya zorlarsanız asla hedefinize ulaşamazsınız. Çocuklarım hiçbir zaman cool olmamla ilgili konuşmuyor mesela. Ya öylesindir ya da değilsindir. Değilsen deneme bile.

Yani senin çocukların da benimkiler gibi seni beğenmiyor.
Kesinlikle! (Gülüyor) Beni hiç tebrik etmezler. Asla! Bana göre dünyanın en dürüst insanları. Ne zaman bir şey yapsam, tek söyledikleri bunu yapmamam gerektiği olur. Ama ben bu durumu seviyorum çünkü pozisyonum övgü almaya çok meyilli. Oysa yaptıklarımı harika bulmayan insanların da farkında olmalıyım.

Bu koleksiyondaki bakış açını nasıl tarif edersin?
Modaevinin eski kodlarına Japon kültürünün objektifinden bakmak istedim. Zaten Paris'te bir sokak giyim koleksiyonu sunmuştum, şimdi de öteki yüzle; terzilikle, klasik olanla yüzleşmek istedim. Yeni tarz çabasız terziliğin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Peki, nasıl?
Hep işimin güzellikle ilgili olduğunu düşünmüşümdür. Ama işim, yaşadığım zamana ait güzelliklerle ilgili olmalı, yoksa işimin yarısını yapmış olurum. Terzilik de güzel ama bugünün erkekleri geçmiştekinden farklı. Özel dikim takım elbise isteyebilirsiniz ama bugün onu farklı bir yaşam tarzında da giyebilmelisiniz. Trend ya da değil, sokak giyimini düşünüyorum; boş vakitlerimiz, tatillerimiz de gardırobumuzun bir parçası artık.

Sana göre modern bir takım elbise nasıl olmalı?
Bana göre yeni bir tavrı olsa bile jilet görünümünü korumalı ve sneaker ile tamamlanmalı! Kravat ve spor ayakkabı ikilisinden nefret ediyorum. Bana nedenini sorma. Zorlama geliyor bana. Kravat ve spor ayakkabı "cool olmaya çalışmak" gibi.

Romantik biri olarak logo çılgınlığına dönmeyi nasıl kabul ettin?
Logo hayranı biri değilim çünkü gençliğimi 80'lerde yaşadım ve o zamanlar logolu ürünler bir markanın koleksiyonunun en ucuz parçaları olurdu. Ama yalnız çalışmıyorum; bir ekibim var ve en genci de dahil olmak üzere onların da fikirlerini soruyorum. Onlarla konuştuğumda Valentino logosunu çok sevdiklerini gördüm, Amazon'dan Valentino logolu parçalar alıyorlardı. Nedenini sordum, bana logonun bir aidiyet duygusu sağladığını, bir topluluğa aitmiş gibi hissettirdiğini anlattılar. Bir statü işareti değildi. 80'lerde logo bir hayalin, bir yaşam tarzının parçası olmak gibiydi. Bugün ise kendini yansıtmanın bir yolu. O yüzden logoya bugünün gözüyle bakmayı denedim. VLTN böyle doğdu. 60'larda ve 70'lerde kullandığımız başka logolar da var tabii. Ama onları ticari amaçla gündeme getirmek istemiyorum. Basic tişörtten çift taraflı kaşmir paltoya her parça VLTN. Logo ise sadece bir yenilik.

BİZE ULAŞIN