Çok yönlü bir yetenek: Abdül Süsler

Bu aralar bir Amerikan dizisinde Arap Şeyhi Zayed, tiyatro sahnesindeyse Komutan Drogo olarak yıldızını parlatıyor. Donanımıyla kendisini ispatlamış biri. Abdül Süsler’in tecrübelerine kulak vermekte fayda var.

Giriş Tarihi: 03.12.2018 09:07 Güncelleme Tarihi: 03.12.2018 12:31
Röportaj Baran ALIŞKAN
Fotoğraf Koray IŞIK

ESQUIRE: Amerikan yapımı 'Insomnia' dizisiyle radarımıza takıldınız. Diziyi ve hikâyesini ilk ağızdan dinlemek isteriz. ;
ABDÜL SÜSLER:
'Lost' ve 'The X-Files' gibi yapımların görüntü yönetmenliğini yapmış John S. Bartley ve Slava N. Jakovleff yönetmenliğinde Moskova'da çekilen bir Amerikan dizisi, 'Insomnia'. 2015'te çekimlerine başladık, 2 ayda çekimleri tamamladık ve 2018 Nisan'ında dizinin ilk sezonuna kavuştuk. Dizide 'House of Cards' ve 'Suits' gibi dizilerden tanıdığımız Al Sapienza gibi deneyimli isimlerin de yer aldığı bir kadroyla çalıştık.

ESQ: Dizinin çekim ve yayın tarihi arasındaki makas çok açık. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
A.S:
Yurtdışında belli bir sistem var; önce pilot bölüm çekiliyor, devamı anlaşmalar yapıldıktan sonra getiriliyor. Bu dizide ise ilk defa bir yapımcı, ortağıyla birlikte ilk sezonun hepsini anlaşmayı beklemeden bitirdi. 2016'ya girerken oyunculara ham görüntülerden küçük bir kesit gönderdiler; o bile heyecanlanmamıza yetti. Bu yıl da Los Angeles'ta dizinin galasını yaptık.

ESQ: Yurtdışına açılmak birçok oyuncunun hayalidir. Bu hayali yaşamış biri olarak nasıl tecrübeler edindiniz?
A.S:
Ben Türkiye'de çok iyi yönetmenler, oyuncular, yapımcılar olduğunu düşünen biriyim. Fark ise ABD'de işlerin tam anlamıyla endüstriye dönüşmüş olması. 'Insomnia'nın senaryosu 2013'te yazılmış, dizi 2015'te çekildi ve bu yıl da yayımlandı. Farklı bir sistem yani. Herkes kendi işini en iyi şekilde yapmanın peşinde. Avrupa ve Rusya'nın en iyi kameramanlarıyla çalışıyoruz. Kameraman, yönetmenle birlikte erkenden gelip sahnenin bütün matematiğini ayarlıyor. Böylece sahneyi birkaç provanın ardından çok kısa sürede çekiyoruz. Her şey o kadar planlı ki hiç sarkmıyor.

ESQ: 'Insomnia'da nasıl bir hikâyenin içinde bulacağız kendimizi?
A.S:
'Insomnia'da illegal işler yaparak zenginliğe ulaşmış bir arkadaş grubunun insanlar üzerinde oynadığı bahis oyunlarını izliyoruz. Bu grup, dünyanın çeşitli bölgelerinde buluşup bahis oynadıkları insanları dövüştürüyor. Bu, yalnızca ring dövüşü değil, ellerine silah verip birbirlerini öldürebilirler de. Dövüştürülen insanlara bir ilaç zerk ediliyor ve uyursanız hayatınızı kaybediyorsunuz. Uyumamanız lazım. En son hayatta kalan kişi, ortada toplanan paranın bir bölümüne ve yeni bir hayata sahip oluyor. Zaten ilk sezon, oyunların 10. Yılında ve Moskova'da geçiyor.

ESQ: Hayat verdiğiniz Arap Şeyhi Zayed nasıl biri? Abdül Süsler ile Zayed birbirine neler kattı?
A.S:
Öncelikle bu tip oyunların gerçekten oynandığına dair iddialar olduğunu belirtmeliyim. Bu yüzden Zayed'den aşırı zenginliğin büyük acımasızlıklar getirebileceğini öğrendim. Oynadığım her rol bana yeni bir parça ve ruh katıyor. Artık benim hayatımda Zayed diye bir değer var. Onda her ne kadar acımasızlık ve vurdumduymazlık görsem de, küçük de olsa insani bir tarafı olabileceğini düşünüyorum. Bu da ona benim katkım. Acımasızca insanlar üzerine bahis oynayan birine seyircinin de bir noktada hak vermesi gerekiyor.

ESQ: Bir yandan da tiyatro sahnelemeye devam ediyorsunuz. Dramatik bir hikâye olan 'Tatar Çölü' sahneye nasıl yansıyor?
A.S:
Farklı bir şey yaptık. Oyun, Dino Buzzati'nin aynı isimli kitabından daha hüzünlü bir şeye dönüşüyor; sonu daha farklı. Çok sevdiğim bir roman aslında; roman da, oynadığım rol de beni çok etkiliyor. Elbette kitaba tutkuyla bağlanmış kişiler, kitap ve oyun arasındaki farklılığa şahit olunca "Neden böyle yaptınız?" diyor.

ESQ: Romanın ve oyunun başkahramanı Drogo'yu canlandırırken neler hissediyorsunuz?
A.S:
Hepimiz hayatımızda bir tutkuyla yola çıkıyoruz. Mesleğimize başlarken, hatta yemek siparişi verirken, bir yola çıkarken… O yolun sonuna ulaştığımızda da "Hiç de beklediğim gibi değilmiş." diyoruz. Drogo'nun hayal kırıklığı da aynı şekilde çok insani ve bize dair. Herkesin hayatına dokunacak bir hayal kırıklığı.



ESQ: Sunuculuk, oyunculuk, eğitmenlik, yönetmenlik, seslendirme, sporculuk… Tüm bunlar bir arada nasıl yürüyor?
A.S:
Aslında zaman ayırabilmek ve zaman yönetimini iyi yapabilmek çok önemli. Birini seçmem gerekseydi yine oyuncu olmak isterdim. Ben aslında kimyagerim. Fakat o diplomayı aileme bir jest olsun diye edindim. İlk tiyatro eğitimimi Beykoz Vakfı'nda sahneye çıkarak aldım. Tiyatroya başlayışımın 20. yılındayım. Sahne tozu mu dersiniz, zehir mi dersiniz… Oyun bittiğinde seyircinin karşısına kendi halinizle çıkıyorsunuz ya, işte o hiçbir şeye değişilmiyor. Bu bir tutku.

ESQ: Aynı zamanda bir efsanenin asistanlığını yaptınız. Müşfik Kenter'in asistanı olmak size neler kattı?
A.S:
Ne biliyorsak ondan öğrendik. Rus yazarlar "Gogol'un paltosundan çıktık." der ya, biz de Müşfik Hoca'nın paltosundan çıktık. Gerek öğrencisi gerekse asistanı olmak çok kolaydı, evladı olmak gibiydi. Onun gözünde çalışkansanız sizden değerlisi yoktur. Haliç Üniversitesi Konservatuvarı'nda yüksek lisansımı yaparken hoca asistanlık teklif etti, o teklif ettikten sonra zaten reddetme şansınız olmuyor.

ESQ: Akademide kalıp öğreten tarafta kalmak ve sahnede olmak arasındaki farklar nedir?
A.S:
Şu an bir oyunculuk atölyem var zaten ama bizim işimiz yalnızca teoriyle anlatılmaz. Müşfik Bey, oyunculuk yapmayan bir oyunculuk hocasına inanmazdı. Her dönem hangi oyunda oynadığımı sorardı. "Oynamadığın yıl seni hocalıktan atarım." derdi. Her oyuncunun kendi metotları, kapıları vardır. Siz kendi kapılarınızı anlatırsınız, ama oyuncu kendi kapılarını kendi yaratır. Her oyun, oyuncuya farklı kapılar katar ve siz tek bir kapıyı öğretirseniz tüm öğrencileriniz birer kopyanız haline dönüşür.

ESQ: "Ah o projede ben de olsaydım…" dediğiniz bir oyun ya da film var mı?
A.S:
Zor bir soru. Ama 'Notre Dame de Paris Müzikali' diye cevaplayabilirim. Oyunculuğa başlamadan önce sabahları müzikalin 'Belle' adlı şarkısı denk gelirdi. O ekibe hayranlığım sürüyor. Günün birinde Türkiye'de yapabilsek, ben de oynamak isterim dediğim bir projedir.

BİZE ULAŞIN