Fatih Erkoç - Hayattan Ne Öğrendim?

Ünlü müzisyen Fatih Erkoç, hayattan öğrendiklerini Esquire Türkiye mart sayısında anlattı

Giriş Tarihi: 29.03.2018 15:34

Röportaj: Özge Dinç
Fotoğraf: Arda Güldoğan

• Babam başarılı bir udiydi, 3-4 yaşlarındayken bana açık artırmadan aldığı bir keman verdi. Çaldığım ilk müzik aleti odur, hâlâ saklıyorum.

• Üniversiteyi 52 yaşında bitirdim. Yaramazlık yaptığım için iki yıl sınıfta bırakılınca kızıp okuldan ayrılmıştım. İçimde ukde oldu, yıllar sonra girip önce liseyi, sonra yüksek öğrenimde konservatuarı bitirdim.

• Babam doğar doğmaz ellerime bakıp "Bu çocuk müzisyen olacak." demiş. Annem, "Belli mi olur!" diye kızmış ona.

• Annem de, babam da ünlendiğimi görecek kadar yaşadı. Babam, ketum bir adamdı, yaşlılığına kadar ona sarılıp öptüğümüzü hatırlamıyorum. Ama benimle gurur duyduğunu hissederdim.

• Annem çok dindardı, bu yüzden müzisyen bir adamla evlenmesine hep şaşırmışımdır. Sanırım annemin başından onu mutsuz eden bir tecrübe geçmiş; aynı mahalledeymişler, babam anneme âşık olup evlenme teklif edince annem de onu sığınılacak biri olarak görmüş.

• 10'dan fazla enstrümanı çalabiliyorum. Ama bu doğru mu diye sorarsan tavsiye etmem. Ben dünyaya müziğimle hitap etmek istiyorum diyorsan tek enstrüman, tek tarzda devam edip virtüöz olmaya çalışmalısın. Karşıma çıkan şartlar beni başka noktalara götürdüğü için farklı enstrümanlar çaldım ama şimdiki aklım olsa birini seçerdim.

• Müzikten ilk paramı 16 yaşında kazandım. Konservatuarda yatılı okuyordum, Suat Ateş Orkestrası'ndan bir abi, bekçiye 5 lira verip geceleri beni kaçırıyordu. İlk yevmiyem benim için çok büyük bir para olan 200 liraydı, onunla da babaannemin evinin banyosunu yaptırdım.

• Sahnede ilk söylediğim şarkı, 'The Shadow of Your Smile'dı. (Ella Fitzgerald) Sonra bu şarkıyla bir şarkı yarışmasına da katıldım.

• Müzik dışında yaptığım tek iş, 12-13 yaşında, Fatih'te bir oyuncak atölyesinde makineden çıkan oyuncakların çapaklarını temizlemekti. O işi hiç sevmedim, bütün gün gözüm saatteydi.

• Fatih'teki gençlik yıllarımla ilgili hatırladığım şeylerden biri, kızlar Fatih Kız Lisesi'nden çıkıp evlerine yürürken bizim de üç dört erkek arkadaş volta atmamız, kızlara bakmamızdı. Bazılarının geçerken bana "Aa, aynı Tom Jones'a benziyor!" dediklerini hatırlıyorum.

• İstanbul'dan trafikten ötürü taşındım. Kışın Bursa'da, yazın Bodrum'da yaşıyorum. 'Oynatmaya Az Kaldı' şarkımı da trafik için yazmıştım. Boğaz'ı seyretmek büyük keyifti, ama gidene kadar ölüm tehlikesi atlatıyordum. Evden çıkmamaya başlayınca taşınmaya karar verdim.

• Bodrum'da 14m'lik bir yelkenli teknem var. Hastayken bir keresinde yelkenliyle bir koya gitmeye karar verdim. Birden kendimi çok halsiz hissettim. Koya girince temiz hava iyi geldi. Yelken, kendimi kötü hissederken bile bir anda iyi hissetmemi sağlayabilen bir şey.

• Bir diğer tutkum olan motora da 30'lu yaşların başında merak saldım. Ailem bir dönem yasakladı ama devam ettim.

• 11 yıl Norveç'te yaşadım, ama giderken o kadar kalacağımı tahmin edemezdim. Evdeki hesabın çarşıya uymadığını o zamandan beri bilirim. Emin Fındıkoğlu'nun orkestrasıyla bir iki yıl müzik yaptık, sonra herkes döndü; ben evlendiğim için kaldım.

• Norveçli eşimle evliliğimizin sürmeyeceği belliydi, ama herkese ne derim diye düşünüp 10 yıl evli kaldım ve oradan beş kuruşsuz döndüm.

• Ailem evlenme haberimi duyunca çok şaşırdı, ama dediğim dedik, inatçı bir Koç burcu olduğum için yapacak bir şeyleri yoktu.

• Norveç'ten dönünce ünlü olacağım hiç aklıma gelmezdi. Bir keresinde bir rüya görmüştüm; beynime bir şeyler takıp o görüntüleri alsalar çok hoş olurdu: Burası, dünyanın ortasında bir yermiş ve herkese konser veriyormuşum. Çok güzel bir rüyaydı.

• Dört yıl dünyanın farklı ülkelerinde orkestrasında çaldığım Alman şeften çok şey öğrendim. Bugün sahnede bir adabım varsa o öğretmiştir. Arada bana bakıp gülümsememi işaret ederdi; bu konuda, hatta o zaman kızdığım birçok konuda haklıydı. Sen sahnede mutsuz görünürsen seyirci nasıl seni dinleyip mutlu olacak? Bu işin raconu da bu.

• Beni sahnede izleyen yabancılar, Türk olmama şaşırıyor. Bir kadın gelip ABD'li miyim diye sormuş, o zaman dil bile bilmediğimi duyunca şaşırmıştı. Bu, genç müzisyenlere bir ders olsun: Şarkı söylemeye başladığımdan beri, doğru aksanla söylemek için çok çalıştım.

• Özgün olmalıyız. Bir sesi duyduğun zaman "Onun sesi!" demelisin.

• Hiçbir müzik türünde caz kadar özgür değilsin; çünkü caz, doğaçlama şansı veriyor ve doğaçlama da özgürlük demek.

• Benim için dünyanın en iyisi Stevie Wonder'dır. Gençken de Tom Jones'u ve Tony Bennett'ı severdim.

• Eşim Mehlika'yla görücü usulü evlendik, 30 yıldır evliyiz. Yeni albümümde ('5. Boyut') birçok şarkıyı onun için yazdım. Hastalığımın tedavi edildiği dönemde eşim, dirayetli davranarak beni büyük bir sıkıntıdan kurtardı. Bu sebeple hastalığımı ilk duyduğumdaki birkaç saatlik şokun ardından çok rahat oldum; ona minnettarım. İkimiz de yaşımız ilerledikçe birbirimize sevgimizin arttığını hissediyoruz.

• Hastalığım süresince moralim hep yüksek oldu; yalnızca birkaç kez moral bozukluğu yaşadım. Bir iki sefer, kemoterapi aldığım için sahnede halsizdim. Düşünsene; 50 senedir şarkı söylüyorsun, verdiğin bir performans var ve onu veremiyorsun. Çok acı bir şey.

• Kendimi geçmişe göre daha iyi hissediyorum. Her albümümün bir milyon sattığı dönemde bile şimdiki kadar konser vermedim. 64 yaşında bir adamın konserlerine gelip ona saygı ve sevgi gösterdikleri için hem şaşırıyorum hem de de müteşekkir oluyorum.

• İlk albümüm 'Yol Verin A Dostlar' çeşitli nedenlerle hiç satmadı. 'Ellerim Bomboş' patladıktan sonra bir yapımcı akıl edip o albümü piyasaya sürdü ve 90 bin adet sattı, tabii beş kuruş telif ödemedi.

• TRT'de Korhan Abay'ın programına çıkıp ut çalmam çok beğenilmişti; yapımcıdan avans alabilseydim belki beni pop sanatçısı değil, udi olarak tanıyacaktınız. Raks'ın patronu "Boş ver, sana pop albümü yapalım," deyince 'Ellerim Bomboş' çıktı ve bir anda hit oldu.

• Tanınınca hem gururunuz okşanıyor hem de işleriniz daha rahat gitmeye başlıyor. Ama şu da var: Ben 'Ellerim Bomboş' sükse yaptığı zaman 39 yaşındaydım. Bazı şeyleri hazmetmiş, Norveç'teyken ağır vakalardan geçmiştim. O yüzden ünlenmek, daha sonra da biraz unutulmakla ilgili çöküşleri hiç yaşamadım.

• Mütevazılığım ailemden aldığım eğitimden geliyor. Hayatım boyunca annemden babamdan öğrendiğimin dışına hiç çıkmadım.

BİZE ULAŞIN