Esquire Türkiye Ekim 2018'de neler var?

Esquire Türkiye'nin Ekim sayısında sizleri neler bekliyor?

Giriş Tarihi: 02.10.2018 12:27 Güncelleme Tarihi: 13.10.2018 12:40

SEÇKİN ÖZDEMİR

İÇ HUZURU VE KENDİNE GÜVENİ TAM

ONU DAHA TANIMADAN, İKİ KELİME İLE TANIMLAMAM İSTENSE, TEREDDÜTSÜZ BİR ŞEKİLDE "SAMİMİ VE İYİ NİYETLİ" DERDİM. EN AZINDAN BENDE BIRAKTIĞI İLK İNTİBA BU ŞEKİLDEYDİ. SOHBETİMİZİN SONUNDA BU KONUDA YANILMADIĞIMI ANLAMAM UZUN SÜRMEDİ GERÇİ. BU ARALAR ATV'DEKİ 'CAN KIRIKLARI' DİZİSİ VE 'BÜCÜR' ADLI FİLMLE KARŞIMIZA ÇIKAN SEÇKİN ÖZDEMİR, İŞİNE BAĞLI OLDUĞU GİBİ HAYATLA BİR 'DERDİ' DE OLAN BİR ADAM AYNI ZAMANDA.

Röportaj Seda Karan

Fotoğraf Ömer Faruk Gökalp

Moda Editörü Duygu Altıparmak

Onunla, Beykoz Kundura Fabrikası'nda oluşturulan 'Can Kırıkları' adlı dizisinin setinde tanışmadan önce de hakkında aşağı yukarı bir fikrim vardı. Artık görünümünden mi bilinmez, bu adam bana her zaman 'sakin' gelmiştir. Yaklaşık yarım saatlik sohbetimizin sonunda hakkındaki düşüncelerim konusunda yanılmadığımı anlıyorum. Birlikte geçirdiğimiz o kısacık vakit bana sakinliğinin yanı sıra ne kadar uyumlu, merhametli ve vicdanlı bir adam olduğunu da gösterdi. Zaten hakkında dersimi çalıştığım sıralar, Ekşi Sözlük'te hakkında en ufak bir olumsuz yoruma rastlamamam da bunu ispatlıyor. Seçkin Özdemir'den bahsediyorum. Bu ara, gerek vizyona giren bir aile komedisi olan filmi 'Bücür' gerekse de ATV'de yayımlanan yeni dizisi 'Can Kırıkları' sebebiyle oldukça yoğun bir iş temposuna sahip. Öyle ki röportajımızı kapak çekiminden ancak üç dört gün sonra, yoğun iş temposunun arasına sıkıştırabildiğimiz bir saat içerisinde yapabildik. Etiler'de buluştuğumuz kafeye sözleştiğimiz saatte gelmesinden sebep benden yana bir artı puanı daha kapıyor. Gece saat 03.00'te biten setinden ötürü yorgun olmasına rağmen bu dakik tutumu, karşısındaki kişilere ne kadar saygı duyduğunu da gösteriyor.

Biraz soluklandıktan sonra kayda başladığımda "Merhaba… Merhaba… Merhaba…" diye başlıyor söze. Göz göze gelip kısa bir gülümsemeden sonra nasıl bir aileden geldiğini soruyorum. 1981 doğumlu Seçkin, dört kardeşin en küçüğü olarak dünyaya gelmiş. Kocaeli'nde eğitim alacağı üniversite yıllarına kadar hayatının tamamı Gaziosmanpaşa'nın sokaklarında geçmiş. Babası ayakkabı ustası olarak hayatlarını idame ettirirken annesi de ev hanımı olarak evin ve çocukların bakımını üstleniyormuş. Baba tarafı Sinoplu, Gürcü. Bir ağabeyi, iki ablası var. Aradaki yaş farkından dolayı evin 'tekne kazıntısı' olan Seçkin, geleneksel bir Türk aile yapısı içinde son derece mutlu bir çocukluk geçirdiğini belirtiyor. "Ablamların ve ağabeyimin üzerimde çok hakkı vardır. Her başım sıkıştığında bana çok destek oldular. Benden yaşça büyük oldukları için gençliğimde bana her zaman iyi geldiler." diyerek ailesine ne kadar düşkün olduğunu da gösteren Seçkin, neslinin artık son örneklerinden biri olduğunu söyleyerek sokaklarda geçen, özgür bir çocukluk yaşadığını vurguluyor: "Ben sokakta büyüdüm, sanırım sokak neslinin son örneklerinden biriyim. Sabahları erkenden kalkıp bir şeyler yiyip kendimizi sokağa atardık. Bisiklet, saklambaç, misket, mahalle maçları derken vaktin nasıl geçtiğini anlamazdık. Akşam olduğunda da annem zorla beni sokaktan toplayıp eve getirirdi."

"Çok özgür ve güzel günlerdi. Şimdi ise çocuklar sokağa çıkmasın diye uğraşıyoruz." diyorum, hemen onaylıyor ve anlatmaya devam ediyor: "Resmin geneline bakarsak çalışkan ve dersleri iyi olan bir öğrenciydim. Teşekkür ise Teşekkür, Takdir ise Takdir'i eve getirirdim. Ancak lise yıllarında derslerim bir parça bozulmaya başladı. Sonra onu da iyi toparladım ama. Üniversite eğitimimi de Kocaeli Üniversitesi İktisat bölümünde tamamladım. Sonrasında İstanbul'a döndüm ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde tiyatro ve oyunculuk eğitimine başladım."

Oyuncu olmak fikri nereden çıkmıştı peki? Sonuçta ne ailesinde ne de çevresinde kendisine örnek teşkil edecek bir isim vardı… Beni hiç bekletmeden yanıtlıyor: "Çocuğum iktisat okusun, bankacı olsun, tıp okusun doktor olsun gibi klasik bir beklenti vardır ya; ben de biraz o yapı çerçevesinde ilerledim aslında. Kendi yolumu hemen ve acele ederek çizmektense bir parça genel beklentileri karşılamaya yönelik yaşadım. Açıkçası okuduğum bölümle ilgili çok da umudum yoktu kendimden yana."

"Ben ne yapıyorum?" diye kendisini sorgulayıp sorgulamadığını merak ediyorum. Bu cümleyi Kocaeli'ye gittikten sonra sık sık kurduğunu belirterek "Ne yaptığımı sorgulamaya başladıktan sonra da zaten kendi yolumu çizmeye, gerçekte ne istediğimi kurcalamaya başladım. Açıkçası biz kendimizi biraz geç keşfediyoruz. Ben de bunlardan birisiyim. Üniversitede kendimi keşfetmeye başlayıp yolumu çizdim diyebilirim."

Kendi yolunu çizmesindeki temel sebebin derinlerde bir yerde barındırdığı asi ruhtan kaynaklı olup olmadığını merak ediyorum bunun üzerine… Her zaman asi bir yanı olduğunu belirtiyor, ancak kendi istediklerini ailesini ya da arkadaşlarını yıpratacak şekilde hayata geçirmediğini de ekliyor. Sonuçta ailesini mutlu edecek bir bölümden de mezun olmuş: "Başladığım işi hiçbir zaman yarım bırakmaz sonuna kadar götürüp bitiririm genelde." Bir özelliğini daha öğrenmiş oldum: Azimli.

  • Kapak röportajının tamamı Esquire Ekim 2018 sayısında.




*

'KRALİÇE'YE VEDA

1960'lar ve 1970'lerde R&B listelerine hükmeden birçok şarkıya imza atan 'Soul Müziğin Kraliçesi' Aretha Franklin 76 yaşında hayata gözlerini yumdu. Müzikte büyük başarılara imza atan Franklin, kendi ile ilgili çok fazla konuşmasa da arka planda çetrefilli bir yaşam geçirdiği de biliniyordu.

YAZI KAAN SANCAR

  • Yazının tamamı Esquire Ekim 2018 sayısında.




*

MÜZİĞİN 'YÜKSELEN'İ

HIP HOP

2018 yılının başlarında 'hip-hop' rock müziğin yerini alarak ABD'de en fazla dinlenen müzik türü oldu. Gelgelelim, bu başarının ardında doğal gelişmelerin yanı sıra, belki de, dikkatlice planlamış pazarlama stratejileri de yatıyordu.

YAZI KAAN SANCAR

Yazının tamamı Esquire Ekim 2018 sayısında.




*

BUZ VE HIZIN DANSI

Küresel ısınmanın muhtemel sonuçları gerçeğe dönüşürken gezegenimizin akıbetini merak ediyoruz. Peki, iklim değişikliğini nasıl durduramadık? Kim bilir, çağımızın vebası 'hız'a ulaşmak ve yeni ticari fırsatlar için iklim değişikliğine göz yummuş bile olabiliriz.

YAZI BARAN ALIŞKAN

Küresel ısınma veya iklim değişikliği hakkında ne biliyorsunuz? Eminim yıllardır birçok kitle iletişim aracından konuyla alakalı yüzlerce görüşe maruz kalmışsınızdır. Evet, bir şeyler kesinlikle değişiyor ve bu gidişat pozitif yönde görünmüyor. Uzun yıllardır ev sahipliğimizi yapan mavi gezegenin alarm verdiği ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı konusundaysa hemfikiriz. Bugüne kadar bahsi geçen iklim değişikliğini durdurma çabalarını umutsuzca sürdürenler için bu değişikliği yavaşlatmak bile bir başarı sayılırdı. Fakat hesaba katmadığımız bir sonuç gidişata destek verme noktasında yeni aktörler doğurdu diyebiliriz.

Tarihi boyunca ısınıp yeniden soğuyan dünyamız; yeniden ısınma trendine girerken kuzey kutbundaki buzullar, görülmemiş bir hızla erimeye devam ediyor. Kaldı ki bu erimeden zarar göreceğimizi uzmanlar, uzun zaman önce tescillemişti. Diğer taraftaysa erime, birilerinin fazlasıyla işine geliyor. Kim mi bunlar? Elbette kuzeyde oluşan yeni bir ticaret yolunun sahipleri.

  • Yazının tamamı Esquire Ekim 2018 sayısında.




*

YEMEK

Kokoreç de var Burger de: Fireroom

Onu ilk bir markanın yüzü olması sebebiyle İran asıllı şef olarak tanıdık, sempatik bulduk. Ardından hazırlayıp sunduğu televizyon programları sayesinde kendisine iyice kanımız kaynadı. Hazer Amani'den bahsediyorum. Kendisi bu aralar farklı bir heyecan yaşıyor. Tamamen 'street food' konseptiyle geliştirdiği kendi dükkânı Fireroom açıldı çünkü. Bizzat yerinde deneyimlediğim lezzetleri, lokasyonu, dekorasyonu ve menüsüyle Fireroom çok konuşulur, benden söylemesi.

YAZI SEDA KARAN

FOTOĞRAF KORAY IŞIK

Yazının tamamı Esquire Ekim 2018 sayısında.




*

PRODÜKSİYON

YENİ NESİL KOMEDYEN:

HAYRETTİN

Çektiği videolar ile internet alemini kısa sürede etkisi altına alan Hayrettin Karaoğuz ile genel çizginin dışına çıkarak kozmopolit bir mekânda bir araya geliyoruz. Hayrettin, 'Türkiye'nin yeni komedyeninin YouTube'dan çıkacağını' söylüyor, bense bu kişinin kendisi olacağından emin gibiyim.

RÖPORTAJ KAAN SANCAR

FOTOĞRAFLAR KUTUP DALGAKIRAN

Normal şartlarda röportaj öncesi ilk yaptığım; görüşeceğim kişi hakkında bilgi edinebileceğim yazılı kaynakları araştırmak olurdu. Sonrasında ise verdiği eski röportajları okurdum. Bir yazarsa kitaplarını araştırır, bir oyuncu ise filmlerinden kesitler izler ve bu filmler hakkında bilgiler toplardım. Araştırmam, taş çatlasın, en fazla beş-altı saatimi alırdı. Fakat konu komedyen, oyuncu, TV sunucusu gibi birçok unvanı bir arada taşıyan Hayrettin Karaoğuz olunca bu süreç benim için hiç de beklendiği gibi işlemedi; klasik araştırmaların yanı sıra saatlerce sürecek bir YouTube maratonuna da girmem gerekti. Neyse ki eğlenceli bir süreçti.

Hayrettin ve videoları ile ilk kez karşılaşmıyordum, elbette. Neredeyse 2000'lerin başlarından beri YouTube'da aktif olarak videolar paylaşan ve ilk etapta bu yolla şöhreti yakalayan bu adam bilgisayar ekranımda birçok kez yer edinmiş, videoları ve şakalarını defalarca izleyip gülmüştüm. Araştırma sürecimde de bu farklı olmadı. Videoları arasında geçen saatlerin ardından artık hazırdım; kendimi Hayrettin'i tanıyormuş, kişiliği ve karakteri hakkında az çok bir şey biliyormuş gibi hissediyordum. Fakat bunun sadece bir yanılsama olduğunu anlamam için çok da uzun bir sürenin geçmesi gerekmeyecekti.

Çekim için Fairmont Quasar İstanbul'un lobisinde buluştuğumuzda Hayrettin'i karşımda görmem beni onun videolarda izlediğimden, hayal ettiğimden çok daha farklı biri olduğunu düşünmeme neden oluyor. Bunu olumsuz algılamayın, tabii, Türkiye'deki klasik komedyen furyasının özelliklerini 'videolarda izlediğim Hayrettin' ile harmanlayarak kafamda oluşturduğum profilden çok daha mütevazı, çok daha sakin, çok daha cana yakın ve çok daha sevecen biri olarak karşıma çıkıyor Hayrettin, hepsi bu. Gerek asansörle bilmem kaçıncı kattaki otel odasına çıkarken ettiğimiz gündelik, küçük muhabbette gerek çekime hazırlanırken ekiple arasında geçen diyaloglarda sergilediği kibar tavırlarla ve gerekse onu oradan oraya sürüklediğimiz çekim sırasındaki hal ve hareketleriyle de bunu destekliyor. O anda beni ilk kez şaşırtıyor. Saatler süren eğlenceli ve bir o kadar da yorucu çekimimizin ardından yemek eşliğinde röportajımızı gerçekleştirmek için kendimizi atacağımız restoranda anlattıklarıyla ise daha pek çok kez şaşırmama neden olacaktı.

  • Röportajın tamamı Esquire Ekim 2018 sayısında.




*

MODA

YENİ SEZONDA 'TAVRINIZ' OLSUN

GİYDİĞİMİZ KIYAFETLERLE GİYİM KONUSUNDAKİ İDDİAMIZI KOYACAĞIMIZ BİRSEZON DAHA BAŞLADI. KİREMİT, PETROL MAVİSİ VE HARDAL GİBİ SERT TONLARIN HÂKİMİYETİNDEKİ YENİ SEZONDA AYNI ZAMANDA OVERSIZE PARÇALARI SIK SIK GÖRECEĞİZ. ÖZELLİKLE KADİFENİN BAŞROLDE OLACAĞI KOLEKSİYONLAR, 'TAVRI' OLAN BİR SEZON GEÇİRECEĞİMİZE İŞARET EDİYOR.

MODA EDİTÖRÜ: DUYGU ALTIPARMAK

FOTOĞRAF: ÖMER FARUK GÖKALP




*

SAAT

ROMA-İSTANBUL SAATİ

Longines'in ultra hassas V. H. P. Conquest GMT Flash Setting modeli, seyahat ettiğimiz yerin vaktini foto detektörlerle gösteriyor.

YAZI ÖZGE DİNÇ

Şapkalı zarif kadınların bulunduğu bir alandayız. Roma'da, farklı spor dallarını temsilen 60 mermer heykelin çevrelediği Stadio Del Marni'de birazdan Longines Global Championship Tour'un 15. ayağını izleyeceğiz. Dünyanın dört bir yanından gazetecilerin arasında, önümdeki Longines kalemiyle 'yarışçı listesi'ni takip ediyorum. Kimi jokeyler alana çıktığında (özellikle İtalyan'sa!) alkışlar yükseliyor, deneyimli jokeyler ve atlar farklı yükseklikler ve özelliklerdeki engellerin üzerinden hatasız ve en kısa sürede geçmeye çalışıyor.

Bize alanı gezdirdiklerinde gördüğüm birkaç şey var: Hermès'ten yerel İtalyan markalara dek birçok deri ürünle ve binicilikle alakalı markanın standları sıralanmış; genç jokeyler idman yapıyor, atlar tımarlanıyor. Bize yarışı anlatacak sunucu, bu alandaki kumun atlar rahat yarışsın diye karbon fiberle karıştırılmış sentetik bir kum olduğunu anlatıyor, eğilip dokunuyorum.

31 yarışçıyı heyecanla izliyoruz, ben de sonuçları işaretlemeye devam ediyorum: Sonunda birinci gelen jokey, Explosion W adlı atıyla Ben Maher oluyor. Para ödülü yanında bir saat hediye edilen jokey, diğer ayakların şampiyonlarıyla birlikte Longines Global Champions Tour Super Grand Prix'de yarışacak. Şansı yüksek; çünkü şu an 284 puanla zaten bütün jokeylerin önünde.

Ben Maher ödülünü aldıktan sonra akşam at gösterilerini izleyeceğiz; kimisi atıyla ateşten ipler üzerinden atlayacak, kimisi dörtnala bir at üzerinde gökyüzüne zıplayacak. Şövalyeler ve eski dönem kostümleriyle bir Orta Çağ resminin içinde gibiyiz.

  • Yazının tamamı Esquire Ekim 2018 sayısında.

BİZE ULAŞIN