Idris Elba - Eylül 2017

Esquire Türkiye, Eylül 2017 sayısı ile yine dopdolu..

Giriş Tarihi: 25.08.2017 16:33 Güncelleme Tarihi: 06.09.2017 11:34

ELBA'NIN RAHATLIĞI

Idris neden sürekli gülümsüyor? Belki de Stephen King'in yazdığı bir roman dizisini temel alan 'Kara Kule' ile başlayarak başrolünü oynadığı birkaç filmin birden vizyona girmesinin keyfini çıkarıyordur. Maximillian Potter onu Londra'da yakaladı ve ilgiyi nasıl kendi üzerinde topladığını kendi gözleriyle gördü. Bu arada, James Bond adayları arasında sivrilmesine ise şaşmamalı.

Yazı Maximillian Potter

Derleme Erkin Çam

Fotoğraflar Victor Demarchelier

İlkbaharın son günlerinde bir Cumartesi akşamüstü, Londra'daki Notting Hill mahallesindeki çiftçi pazarı hareketli: İnsanlar tenteler ve tezgâhlar arasında geziniyor, organik domates, süt ve marul alıyor. Beyaz bir Range Rover kenara çekiyor ve Idris Elba kaldırıma ayak basıyor. Makosen ayakkabılarından kocaman beresine kadar siyah giyinmiş ve göründüğü kadarıyla – gözleri aşağıda, eller cepte – fark edilmemek için elinden geleni yapıyor.

Bu, pek mümkün değil. Yakınlardaki Electric House adlı restorana yöneldiğinde pazar yerinde herkes duruyor. Bütün gözler onun üzerinde. Tamam, belki pazar tamamen durmuyor ve herkes ona dönmüyor ama oran buna çok yakın. "Tatlım tatlım, bak… Aman Tanrım! Aman Tanrım! Aman Tanrım!" Topeka'da bir pazarda olsaydık – ya da Allah korusun Baltimore'da – kırk dört yaşındaki Elba muhtemelen HBO dizisi The Wire'da oynadığı Makyavelist eroin satıcısı Stringer Bell olarak tanınırdı. Büyüdüğü Birleşik Krallık'ta ise özel hayatı berbat halde olsa da başarılı bir dedektifi oynadığı Luther adlı Golden Globe ödüllü BBC serisi ile daha çok tanınıyor. Ama bugünlerde hiç oynamadığı ve belki de hiç oynamayacağı bir rolle hatırlanıyor: Elba restorana girdiğinde heyecanlı bir hayran elini sıkıp "Idris, 007 olacak mısın?" diye bağırıyor.

Elba'nın James Bond'u oynayacağına dair söylentiler birkaç yıldır devam ediyor. 2014'te Sony Pictures'ın binlerce e-postası çalınıp yayımlandığında stüdyonun genel müdür yardımcısı Amy Pascal'ın bir arkadaşına "Bir sonraki Bond, Elba olmalı." yazdığı da ortaya çıktı. Steven Spielberg ise bir röportajda Elba'nın Daniel Craig'in smokinini giymek için 'ilk tercihi' olacağını söyledi. Elba ise uzun süredir bu tartışmanın tamamen farazi olduğunu söylüyor: Henüz hiç kimse kendisine ciddi olarak bu rol için düşünüldüğünü söylememiş.

Yine de bu söylentinin sürekliliği Elba'nın ne kadar nadir bir yetenek olduğunu gösteriyor. Pascal neden onun gizemli ve kıtadan kıtaya geçen bir adam rolü için gerekli niteliklere sahip olduğunu düşünüyor? Tüm o hiper-maskülin rolleri neden bu kadar akılda kalıcı olduysa ondan: Bu adamda benzersiz bir farklılık var, öyle fiyakalı ve özgüvenli ki daha repliğini söylemeden sahneyi ele geçiriyor. Zira bu yılın Ekim ayında vizyona girecek bir uçak kazasından kurtulma filmi olan The Mountain Between Us filminde Elba ve Kate Winslet'in yönetmenliğini yapan Hany Ebu-Assad, "Idris'i iş başında gördüğünüz anda hemen 'Bu adam hayatta kalacak. Bu adama güvenilir. Bu adam her şeyin üstesinden gelebilir,' diye düşünüyorsunuz." diyor.

GELECEĞE BAKIŞ

İnsanoğlu doğası gereği merak eder, sorgular ve kurgular. Düşünceler sorular, sorular ise cevaplar doğurur beraberinde. Biz de yanımıza 'fütürizmi' aldık ve şu sorunun cevaplarını aramak üzere yola koyulduk: Gelecek bize neler getirecek?

YAZI KAAN SANCAR

İnsanoğlu yapısı nedeniyle her zaman 'ileriye' bakar. İleriye bakan insan da haliyle geleceği düşünür. Bir gün sonra onu nelerin beklediğini, bulunacağı konumu, etrafında kimlerin olacağını, nasıl bir ortamda yaşayacağını; kısacası, yarının getireceklerini ve ondan götüreceklerini merak eder ve durmadan sorgular. Sorgulayan insan da doğal olarak senaryolar kurar; geleceğe dair senaryolar…

Geçmişten günümüze birçok düşünür de bu doğrultuda geleceği sorgulayıp yıllar sonrasını tanımlayan kurgular ortaya koymuş. Bu kurgulardan bazıları tamamen hayal ürünü ve gelecekte gerçekleşmesi olası görülmeyen görüşler barındırıyor. Mesela; ütopya ve distopya olarak adlandırılan, örnekleri arasında Thomas More'un Ütopya, Platon'un Devlet, George Orwell'in 1984 ve Franz Kafka'nın Dava gibi eserlerini gösterebileceğimiz gelecek senaryolarında daha uç, gerçekleşmesi pek olası olmayan gelecek kurguları anlatılıyor. Jules Verne, Leonardo Da Vinci ve Dan Brown gibi isimler ise gerçekliği cebine koyarak ayakları daha fazla yere basan, gelecekte gerçekleşmesi olası ihtimaller üzerinden 'fütürizm' akımına dayalı senaryolar ortaya koymuş.

Tüm bu isimlerin bakış açıları farklı olsa da bir noktada hepsini birleştiren bir faktör var: Gelecek. Biz de bu saflardan 'fütürizm'e katıldık ve kriterlerimize olumsuzluğu da ekleyerek iklim, mimari, sanat, moda, saat, teknoloji, otomobil ve hizmet sektörü gibi çeşitli başlıklara odaklanarak geleceği sorguladık. Cevaplanan onlarca sorunun ardından ortaya şu sonuç çıktı: Gelecek çok şeyi değiştirecek!

HAYATTAN NE ÖĞRENDİM?

KARL OVE KNAUSGAARD

YAZAR, 48

RÖPORTAJ TIM LEWIS

FOTOĞRAF ALASTAIR PHILIP WIPER

DERLEME ÖZGE DİNÇ

Karl Ove Knausgaard, 2016'da İsveç Österlen'deki evinde çekildi.

"BAŞARIYA KARŞI KENDİMİ KORUMAK ZORUNDAYDIM. İSVEÇ'İN BİR KASABASINDA YAŞAMAK DA BU KORUMANIN BİR PARÇASI, ÇÜNKÜ KİTAPLARIM BURADA SATILMIYOR. BURADA BEN BİR YAZAR DEĞİLİM, BİR NORVEÇLİYİM."

Marcel Proust'la beni karşılaştırmak, altıncı kümeyle Premier League'i kıyaslamak gibi. Çok aptalca. Kayıp Zamanın İzinde gerçek bir romandı.

Aldığım en kötü öğüdü hatırlıyorum: Yazdığımı fark ettiğinde babam söylemişti: "Yapman gereken şey; içmek, çünkü ilhamını kaybettiğin noktada daha yaratıcı olmanı sağlayacak." İşe yaramayan bir yöntem. Hatta tam tersi: Asla içip de yazmamalısınız. Asıl önemli olan, dışarıdan hiçbir etki olmadan o ruh hali içine girmeniz.

Norveçli bir yazar bana "Her yazar evlenmeli, fakat yazar olmak isteyenler evlenmemeli." demişti. İşin özeti bu. İki kez evlendim, boşandım. Bazen yazmak bir ihanetmiş gibi geliyor: Ruhunu, bir ilişki yerine kâğıtların üzerine koyuyorsun. Elbette ikisini aynı anda yapmak da mümkün, ama buna kendi içimde mesafeliyim, çoğu yazarın da böyle düşündüğünü biliyorum. Yazarlık, içine kapanık olmayı gerektiren bir iş.

Başarıya karşı kendimi korumak zorundaydım. İsveç'in bir kasabasında yaşamak da bu korumanın bir parçası, çünkü kitaplarım burada satılmıyor. Burada ben bir yazar değilim, bir Norveçliyim.

45

YILLIK

YOLCULUK

BU AY TOPHANE-İ AMİRE'DE AÇILAN 'HATIRLA' SERGİSİYLE 30 YILLIK ÜRETİMLERİNİ TEK BİR ÇATI ALTINDA TOPLAYAN RESSAM BALKAN NACİ İSLİMYELİ'Yİ CİHANGİR'DEKİ ATÖLYESİNDE ZİYARET ETTİK. VE İSLİMYELİ'YE SANAT YOLCULUĞUNUN ÖNEMLİ DÖNEMEÇLERİNİ SORDUK.

RÖPORTAJ TÜRKAN DOĞAN

FOTOĞRAF CANAN YETİŞTİ SATKIN

TARZINI BELİRLE!

YAZ AYLARINA GÖRE GİYİM KONUSUNDA ÇOK DAHA ÖZENLİ VE BİR O KADAR DA BİLİNÇLİ OLMAMIZ GEREKEN YENİ BİR SEZONA DAHA GİRDİK. BOL CEPLİ VE BÜYÜK KESİMLERİN ŞARAP TONLARI VE CAMEL GİBİ İDDİALI RENK VE DESENLERLE BULUŞACAĞI YENİ SEZONDA, SİZ DE FARKLI OLMAYA ŞİMDİDEN KENDİNİZİ HAZIRLAYIN.

MODA EDİTÖRÜ: DUYGU ALTIPARMAK

FOTOĞRAFLAR: ÖMER FARUK GÖKALP

BİZE ULAŞIN