Yılın en karanlık dizisi: Dark

Televizyon dünyası, teknolojiyle dörtnala gidiyor. Sinema kalitesini yakalayan diziler arasında belki de en çok konuşulacaklardan biri olan ‘Dark’, bu ay tüm dünyayla aynı anda ülkemizde de Netflix’te gösterime girdi.

Giriş Tarihi: 22.12.2017 12:35

Hazırlayan Emrah Saka

'Dark', Einstein'in sözünden yola çıkıyor: "Bugün, geçmiş ve gelecek, aslında illüzyondan başka bir şey değil ve hepsi bir noktada buluşuyor." Hikâye, sessiz sakin Winden şehrinde iki çocuğun kaybolmasıyla başlıyor. Asıl soru çocukları kimin kaçırdığı değil, iki çocuğun ne zaman kaçırıldığı.

Netflix'in çok konuşulacak ilk orijinal Alman dizisinin yönetmeni ve yapımcısı Baran bo Odar ve senarist Jantje Friese ile 'Dark' üzerine konuştuk.

Esquire: 'Dark' ismini seçmeniz konusunda size ilham veren ya da sizi etkileyen şeylerden bahseder misiniz?

Jantje Friese: İnsan doğasının karanlık yanları her zaman ilgimizi çekti. İnsanlar neden karanlık şeyler yapmayı seçer? Bu, doğamızda mı var, yoksa öğrenilen bir şey mi? Küçük bir kasabada geçen olaylarla insan doğasını incelemek de özelden genele ulaşmak anlamına geliyor ve bu fikir bizi çok etkiledi.

Baran bo Odar: İkimiz de küçük kasabalardan geliyoruz. Böyle küçük yerlerde her şey dışarıdan güzel görünür ama kapalı kapılar ardında neler olduğunu kimse bilmez.

ESQ: Dizinin yapım süreci hakkında neler söyleyebilirsiniz?

B.O: Aslına bakarsanız süreç çok hızlı gelişti. Netflix, Almanya'da büyük başarı sağlayan 'Who Am I' filmini izledikten sonra dizi için bize teklif sundu. Ancak 'Mr. Robot'tan sonra kendimizi tekrarlamak istemedik ve onlara 'Dark'ı sunduk. Projeyi çok beğendiler. Ana hatlar üzerinde yoğunlaştık ve işin içine üç metin yazarı dahil ettik.

ESQ: Sizce diziyi özel kılan şey nedir?

B.O: Hikayenin orijinalliği, Netflix'le işbirliği ve sahip olduğumuz yaratıcı özgürlük, bizim
için çok özel bir deneyim. Sanırım böyle bir anlatım Almanya dışında hiç yapılmadı. Seyircinin tepkisini de çok merak ediyoruz.

J.F: 'Dark'ı özel yapan şeyler, drama, korku ve zamanda yolculuğu içermesi.

ESQ: İlk bölümde geçen Einstein'in sözünü düşünürsek geçmiş, şimdiki zaman ve geleceğin sadece illüzyon olduğunu fark etmemiz sizce de mümkün mü?

J.F: Zamanda yolculuk kavramını hikâyede ele almak, böyle karmaşık bir soruya cevap vermek için keyifli ve zihni bulandıran bir alan sağlıyor. Olayları ve insanları aslında ait olmadıkları zaman dilimlerine yerleştirebiliyorsunuz. Lineer zaman anlayışında birbirini
takip eden olaylar arasındaki neden sonuç ilişkisine de yakından bakabiliyorsunuz. Ya son olay, ilkinin meydana gelmesine sebep olduysa ve bu bir kısırdöngü ise? Amacımız bu türden soruları eğlenceli bir şekilde ortaya atmak.

ESQ: Olayların zaman döngüsü içinde birbirlerini tekrarlaması Stephen King'in O kitabını ve filmini hatırlatıyor. İzleyici diziyi 'Stranger Things' ve O ile karşılaştırabilir. Bu size nasıl bir avantaj sağlar?

B.O: Biz kesinlikle Stephen King'in eserlerinden, özellikle de O kitabından etkilendik. Sanırız Duffer Kardeşler de öyle. Şu anki film yapımcıları 80'lerde yetişti, dolayısıyla aynı şeylerden etkilenmemiz normaldi. Ancak 'Stranger Things' bütün bunlara biraz da Steven Spielberg etkisi katıyor, biz ise biraz daha David Lynch. Elbette 'Stranger Things' izleyicisinin 'Dark'ı da izlemeyi düşünmesi bir avantaj olur.

ESQ: Yapımda ne tür çekim teknikleri kullanıldı; özel tekniklere yer verildi mi?

B.O: On bölümü sinema filmi gibi çektik. Yani kronolojik bir sıralamadan ziyade mekânlara göre çekim yaptık. Bu sayede zamandan ve masraftan tasarruf ettik, ancak devamlılık anlamında bizim için epey zorlu oldu. Pek çok hazırlık yapmayı ve karakterlerin duygusal halleriyle ilgili çalışma yapmamızı gerektirdi.

J.F: Bunu yapabilmemiz Bo'nun 10 bölümü de yönetmesi sayesinde oldu. Çünkü Bo, her zaman karakterlerin nereden geleceklerini biliyordu. Ayrıca yönetmen ve oyuncular arasında çok net bir iletişim vardı.

B.O: Görsel yaklaşım ve hikâyenin görünüşü bizim için çok önemliydi. 'Büyük Sessizlik' ve 'Who Am I' yapımlarında da birlikte iş yaptığımız D. P. Nikolaus Summerer ile çalıştık. Her şeyi ARRI Alexa 65 ile çektik; gerçekten harika bir kamera.

ESQ: Nena'nın "Herhangi bir şekilde, herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda" sözlerine sahip şarkısını kullanmak dizinin anafikrini vurgulamak konusunda harika bir fikir. Dead or Alive'ın 'You Spin Me Round' şarkısına ne dersiniz? Sizce de bu şarkı 33 yıl döngüsüne paralellik göstermez mi?

J.F: Evet, dizide olayların dairesel bir döngü içinde oluşuna ve durmadan kendilerini tekrar edişlerine gönderme yapıyoruz. 'You Spin Me Round' parçasının sözleri bu tekrar fikrini naif sözler ve ürkütücü bir melodi ile yansıtıyor.

ESQ: Toronto prömiyerinde izleyicinin tepkisi nasıldı?

J.F: Toronto'da herkesin altyazı okumak zorunda kalmasına rağmen çok güzel tepkiler verdiğini görmek harikaydı. Sonrasındaki Soru-Cevap bölümünde bize övgüler yağdıran biri vardı; dizinin kendisi için yapıldığını düşünüyordu.

B.O: Gösterimden hemen sonra böyle tepkiler almak harika. Bunu sağladığı için Toronto Festivali çok önemli.

J.F: Gösterimden sonra "Harika, dizi tüm dünyada tutabilir!" dedik.

ESQ: Dizinin ikinci sezonu da olacak mı?

B.O: Şu anda yoğun bir şekilde birinci sezonla meşgulüz. Umarız izleyici birinci sezon sonunda Winden'de neler olacağıyla ilgilenir ve biz de karakterlerin bundan sonraki hikâyelerini planlayabiliriz.

BİZE ULAŞIN