Doğuya yolculuk

Bir hayal kurdum. Seçme şansım olsa, ne zaman, nerelere yolculuk yapabileceğime dair. Belki biraz da sesli düşündüm. Üstelik yapabileceğim rüya yolculuğu için cebimden kaç para çıkabileceğimi de hesapladım.

Giriş Tarihi: 20.07.2017 11:19 Güncelleme Tarihi: 20.07.2017 11:20

Yazı: Türkan DOĞAN

Son yıllarda seyahat dergileri, özellikle de çok sevdiğim National Geographic'in etkisiyle doğuya olan ilgim belirgin şekilde arttı. Ancak benimkisi Hindistan'a yapılacak spritüel bir yolculuk hayali değil. Daha çok Moğalistan, Sibirya, Çin ve Japonya'ya dair fotoğrafl ar ilgimi çekiyor.

Röportaj yaptığım; dünyayı adım adım gezmeye tek başına, doğudan başlayan bir gezgin, Magadan'daki ünlü Kemik Yolu (Road of Bones) macerasını anlattığında onu ilgiyle dinlediğimi hatırlıyorum. Bahsettiği, uçsuz bucaksız Orta Asya bozkırlarından dünyanın en derin, en büyük ve en eski gölü Baykal'a ve Ural Dağları'nın karlar altındaki eşsiz zirvelerine uzanan bir rotaydı. Ancak engin düzlükleri bir gezgin gibi tek başına kat edemeyeceğimi elbette biliyorum. Bu pek tekin olmasa gerek! Kalabalıkla birlikte daha önce gidilen bir rotayı izlemek benim için en uygunu. Hayalim, meşhur Trans Sibirya Ekspresi'yle doğuya yolculuk…

10 bin 650 km'lik bu rotada zamanın ve mevsimlerin arasında dolaşıp yedi ayrı zaman diliminin ve dört mevsimin içinden geçiyorsunuz. Hayatınızda belki de yalnızca bir kere yaşayabileceğiniz bu macera bittiğinde ise dünyanın üçte birini kat etmiş oluyorsunuz. Moskova'dan başladığınız yolculukta Kazan, Yekaterinaburg, Novosibirsk, İrkutsk, Baykal Gölü, Ulaan Üde ve Ulan Batur'u görüp Rusya'nın en doğu noktasında bulunan, Japon Denizi kıyısındaki Vladivostok'tan geçiyorsunuz. Baykal sularından Ural Dağları'nın zirvelerine, Haborovsk'un vahşi ikliminden Moğolistan'ın derinliklerine doğru uzanan yolculuk boyunca UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndeki üç ayrı yeri; Baykal Gölü'nü, Kazan Kremlini'ni ve Moskova Kremlini ile Kızıl Meydanı görmek mümkün.

Trans Sibirya Demiryolu, dünyanın en uzun ve etkileyici demiryolu. 1891'de Çar III. Aleksandr'ın izniyle yapımına başlanmış. 1916 yılında tamamlandığında ise Sibirya ile Rusya'nın geri kalan geniş bölgesi arasında önemli bir ticaret ve ulaştırma hattı oluşturulmuş. Sibirya'nın yeraltı ve yerüstü kaynaklarının, özellikle de tahılın aktarılması, Rusya ekonomisi açısından önemli kaynak oluşturmuş. Trans Sibirya Ekspresi, 9 bin km'yi geçen uzunluğuyla Moskova'dan başlayıp Rusya'nın en doğu noktasında bulunan Japon Denizi'ndeki Vladivostok'a ulaşıyor. Bu klasik rotanın haricinde Çin'e kadar uzanan iki destek hattı daha var: Harbin ve Mançurya üzerinden geçen hat ile Ulan Batur ve Moğolistan üzerinden geçen hattın her ikisi de Pekin'de sonlanıyor. Yapmam gereken nasıl bir yol haritası izleyeceğime karar vermek. Çünkü farklı başlangıç ve bitişler yapmak mümkün. Yolculuğa genellikle Moskova'dan başlanıyormuş. Sibirya'nın soğuğunu göz önüne aldığımda, gitmek için en uygun zaman, mayıs ile eylül arasındaki sezon gibi görünüyor. Çünkü Sibirya'nın kara kışı beni ürkütüyor.

Trans Sibirya Ekspresi, gerçek bir yaşam deneyimi. Okuduklarımdan yolda nelerle karşılaşacağıma dair öngörüler çıkarmam pek mümkün değil. Ancak görebileceklerim, bu deneyimi nasıl yaşamak isteyeceğime göre değişecek gibi görünüyor. Eğer her şey birinci sınıf olsun istersem, Fest Travel'ın düzenleyeceği turlardan birine katılabilirim. Üstelik bu yolculukta yok, yok: Moskova ve Vladivostok'ta birer gece 4 ya da 5 yıldızlı otelde konaklamak, açık büfe ya da seçmeli kahvaltı, eğer istersem kompartımanıma gelen öğlen ve akşam yemekleri, sınırsız içecek, rehberlik hizmeti ve Rusça dersi… Ancak bu özel gezi için on binlerce avromun olması gerekiyor.

Trans Sibirya Ekspresi'yle yolculuk yapmanın bir diğer seçeneği ise tüm biletleri kendim almam gereken; birinci sınıftaki gibi akşam yemeklerine şık elbiselerle katılmak zorunda olmadığım, meşhur üçüncü sınıf yolculuk… Çünkü on binlerce avroya sahip değilim ve Rusya, Moğolistan ve Çin'den insan manzaralarıyla karşılaşmak daha gerçekçi olabilir (Bazen gerçekler işleri sadece zorlaştırıyor.). Ama iyi tarafından bakacak olursam adeta sürgüne gönderilen bir Rus aydını gibi yollara düştükten sonra başka türlü düşünmeye de başlayabilirim. Kadim Baykal Gölü'nün sessizliğine tanık olmak, çadırlarda uyumak, Moğolistan steplerinin sonsuzluğunda modern hayatı unutmak… Buradan bakınca romantik ve anlamlı gibi görünen bu seyahatin oldukça zorlu olduğu, okuduklarım arasında. Sonuçta sıcak bir duştan, kuaförden ya da İstanbul'daki konforlu hayatımdan günlerce ve kilometrelerce uzakta olacağım.

Türk Hava Yolları ile İstanbul'dan Moskova'ya gidip oradan Moskova'dan trene binebilirim. 144 saatlik bu yolculuğu birinci sınıf, yataklı vagonda 976 dolara, ikinci sınıf, yataklı vagonda 581 dolara ya da üçüncü sınıfta 208 dolara yapmak mümkün. Ancak bu sadece başlangıç aşaması. 144 saatlik bu yolculuğun sonunda, Viladivostok'a ulaşabilirim. Bundan sonra Çin'e uzanabilir ya da Türkiye'ye geri dönebilirim. Seyahati 21 güne çıkarıp Çin'i de rotama eklediğimde maliyet katlanıyor. Bolca yiyecek ve içecek stoklamam şart. Yola bazı yerlerde ara verebilir ya da Moğol çadırlarına konuk olabilirim. Yolun beni nereye götüreceğini yola çıkmadan kestirmem şimdilik zor. Okuduklarımdan gördüğüm bir başka nokta ise herkesin yolculuğunu görmek istediği yerlere göre dizayn etmesi. www.varunagezgin.com isimli seyahat blogger'ı, Trans Sibirya rotasının Çin'den başlayarak daha kolay yapılacağını düşünerek yola Bangkok üzerinden Hong Kong'a geçerek başlamış. Bu sayede Çin vizesinin teferruatlarından kurtularak Hong Kong, Guangzhou, Xian, Pekin, Ulanbatur, Irkutsk, Novosibirsk, Kazan, Moskova'yı aşarak St. Petersburg'a ulaşmış.

Son bir detay… Moğolistan'ın vize istemediğine dair bilgi, yanlış.

BİZE ULAŞIN