Kutsal rota Kudüs

Söz kültürel çeşitlilikten açıldığında hepimizin aklına orası geliyor: Bin yıllardır ezan sesinin çan sesine karıştığı kutsal topraklarıyla Kudüs.

Giriş Tarihi: 29.06.2017 12:31 Güncelleme Tarihi: 29.06.2017 12:35

Yazı: Türkan DOĞAN

Kudüs adının hepimizde çağrıştırdığı güçlü bir his var. Altı bin yıllık tarihi, üç semavi dinin doğduğu topraklara ev sahipliği yapması ve bin yıllardır farklı inançların iç içe, beraberce yaşaması… Kudüs, pek çok açıdan yeryüzünün en büyülü, en kadim kenti. Sokaklarına adım attığınızda sizi bin yıl öncesine doğru bir yolculuğa çıkartan; uğruna savaşların yapıldığı, dünyanın belki de en özel açık hava müzesi.

Kudüs, üç bin yıllık tarihi boyunca üç büyük tek tanrılı din için de kutsal kabul edilmiş. Çan sesinin ezan sesine karıştığı, kültürlerin ve kokuların iç içe geçtiği bu bin yıllık sokaklarda kendinizi yeryüzünün merkezinde hissetmeniz mümkün. Kudüs, tarih boyunca Babiller'in, Roma'nın, Bizans'ın ve Osmanlı Devleti'nin kontrolü altına girmiş. Bugün uluslararası arenada kabulü olmasa da şehrin batı kısmı İsrail'in; doğu kısmı ise Filistin'in başkenti olarak gösteriliyor.

Kudüs sokaklarına adım attığınızda dillere destan, görkemli saraylar ya da tapınaklardan ziyade ruhu sizi saracak olan yapılarla karşılaşabilirsiniz. Mescid-i Aksa'dan Harem-üş Şerif'e; Beytüllahim'den Ağlama Duvarı'na kadar üç büyük din için kutsal kabul edilen pek çok yapı, bu bölgede karşınıza çıkacak.

Arapçada Quds-i Şerif, İbranicede Yeruşalayim, İngilizcede ise Jerusalem olarak bilinen Kudüs'e yolu düşecek olanların yapması gereken ilk şey belki de dinler tarihi hakkında bir okuma. Bu okuma, Kudüs'ün neden bin yıllar boyunca paylaşılamadığı sorusuna da cevap olacaktır.

Kudüs gerçekten büyüleyici bir coğrafyaya kurulmuş. Buna bir de iç içe geçen kültürlerin birlikteliğindeki zenginliğin eklenmesi Kudüs'ü önemli bir merkez haline getirmiş.

Kudüs'teki günleriniz, farklı etnisiteler arasında yapacağınız bir yolculuk aynı zamanda. Beyaz entarileriyle Araplar, hiçbir yere ait değilmiş gibi koşar adım hareket eden Hasidiler, Haç yürüyüşü yapmak için gelen modern Batılı turistler…

Dikdörtgen bir şehir olan Kudüs, Osmanlı döneminden kalma yedi farklı kapıya sahip. Surların içerisindeki alan ise Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve Ermeni olmak üzere dört farklı mahalleye ayrılmış.

Müslüman mahallesi, diğerlerine göre oldukça büyük ve Müslüman olmayanların alınmadığı bir mahalle. Nedeni ise vaktiyle yaşanan kundaklama girişimleri. Harem-ül Şerif (Tapınak Dağı), Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra gibi Müslümanlar için önemli olan yapılar bu bölgede.

Kudüs, Hristiyanlık inancının da doğduğu toprak. Roma yönetimi Hz. İsa'yı bu sokaklarda çarmıha germiş. Hz. İsa'nın sırtındaki çarmıhla yürümeye çalıştığı Çile Yolu, bugün hâlâ milyonlarca Hristiyan tarafından kat ediliyor. Hz. İsa'nın haçı taşırken ara ara yere düştüğü noktalara istasyon adı verilmiş ve bu noktalara kiliseler inşa edilmiş. Çile Yolu'nda karşınıza beş farklı Kutsal Kabir Kilisesi ve 14 istasyon çıkacak.

Babil hükümdarı Kudüs'ü yakıp yıkana kadar Yahudiler bu topraklarda hayat sürmüş. Sürgüne çıktıkları ilk günden itibarense kıbleleri hep Kudüs olmuş. 20. yüzyılda kutsal topraklara geri döndüklerinde ise bölgede bugün yaşanan kaosun ve savaşın fitili ateşlenmiş. Yahudi Mahallesi'nin en ünlü yapısı kuşkusuz Ağlama Duvarı olarak da bilinen; Yahudilerin 'ha-Kotel ha-Ma'aravi' (Batı Duvarı) dedikleri yapı. Duvara diğer dinlere mensup kişilerin girmesi de serbest.

Kudüs'ün belki de en ilginç cemaati 'Hasidiler' olarak da bilinen; aşırı dindar, tutucu Yahudiler. Hasidiler'in yaşadıkları mahallelere adım attığınızda buradaki günlük hayatın modern dünyadan oldukça uzakta olduğuna tanık olacaksınız. Evlerde bilgisayar, telefon ya da televizyon kullanılmıyormuş. Kadınlar sıkıca örtünürken erkekler siyah uzun giysileri, sakalları, şapkaları, kulaklarını örten bir tutam örgü saçları ve hızlı adımlarıyla bu dünyanın dışında gibi. Evlerin camları sıkıca kapanmış. Hasidiler'in yaşadıkları mahalleleri ziyaret eden turistler genellikle pek sevilmiyor ve görmezden geliniyor. Günün birinde Mesih'in geri döneceğine inanan Hasidiler, gerçek İsrail devletinin de ancak o zaman kurulacağına inanıyorlarmış.

Ne Avrupa'da bir kente ne de 'yeni dünya'daki bir metropole benzeyen Kudüs, hepimizin bu dünyadan gelip geçmeden önce bir kez de olsa havasını soluması gerektiği kentlerden. Ancak Kudüs'e bahar aylarında gidecekler havalimanındaki tüm güvenlik engellerini aştıktan sonra aynı zamanda sıcak havayla da mücadele edeceklerini unutmamalı.

MUTLAKA GÖRÜN:

• Lut Gölü: İsrail ve Ürdün sınırları arasındaki göl, dünyanın deniz seviyesinin en aşağısındaki bölgesinde bulunuyor ve aynı zamanda dünyanın en tuzlu gölü olarak da biliniyor. 'Ölü Deniz' olarak da adlandırılan Lut Gölü'nde, yüksek tuz oranı nedeniyle hiçbir canlı türü yaşayamıyor. Gölün suyu her mevsim oldukça sıcak ve yoğun tuz miktarı nedeniyle gölde yüzmek neredeyse imkânsız.

• Zeytin Dağı: Üç kutsal din için de büyük bir öneme sahip olan Zeytin Dağı, tüm heybetiyle Kudüs seyahatinizde size eşlik edecek.

NE YEMELİ?

Farklı halkların iç içe yaşaması Kudüs'ün mutfak kültürünü de zenginleştirmiş. Falafel; humus, fasulye, et, arpa ve patatesten yapılan Cholent isimli geleneksel sulu yemek ve kuzu etiyle pişirilen pilav yemeği Mansaf, mutlaka tatmanız gereken lezzetler arasında. Yeri gelmişken Kudüs'ün köklü bir kahve kültürü olduğunu da söylemeliyiz.

BUNLARI UNUTMAYIN:

• Tüm dünyadan daha farklı bir hafta sonu rutinine sahip olan Kudüs'te, Cuma günleri tatil, Cumartesi günleri ise Şabat olarak bilinen, Musevilerin dinlenme günü. Cumartesi günleri genellikle evlerde ibadet edildiğinden pek çok mekân kapalı. Pazar günü ise işbaşı yapılıyor.

• İsrail'e gedecekseniz aynı pasaportla daha önce başka bir Arap ülkesine giriş yapmamanız gerekiyor. Aynı şey, Arap ülkeleri için de geçerli. İsrail'e giriş yaptıysanız Arap ülkelerine giriş yapamazsınız.

• Kadınların kutsal mekânlarda kullanılmak üzere yanlarına birkaç eşarp alması Kudüs'teki seyahatlerini kolaylaştıracaktır.

BİZE ULAŞIN