Çin etkisi

Fed belirsizliği ortadan kalkınca Çin'deki yavaşlama dünya piyasalarının yeni kabusu haline gelmiş durumda. Büyük yatırımcılar gelişen ülkelerdeki sermayelerini geri çekerken, "en kötüsü geride kaldı." demek için henüz erken.

Giriş Tarihi: 05.02.2016 15:40 Güncelleme Tarihi: 05.02.2016 15:54

Gelişen ülkeler, 2015'i piyasalarında yarattığı pek de hoş olmayan etkilerle hatırlayacak. Sadece yılın son çeyreğinde küresel yatırımcılar gelişen ülke piyasalarında 40 milyar dolarlık menkul değer sattı. Dikkat çekici olan detay ise şu: ABD Kredi Krizi'nin vurduğu 2008'in son çeyreğinde bile bu kadar sermaye çıkışı gerçekleşmemişti. Türk borsası da bu dalgadan olumsuz etkilenenler arasında. Geçen yıl -özellikle son çeyrekte- yabancı yatırımcıların yaptığı satışlar 2,5 milyar doların üzerine çıktı. Böylece yabancıların borsadaki payı yüzde 62'ye geriledi. 1 Kasım seçimlerinden önce bu seviye yüzde 65'ti.

Uluslararası Finans Estitüsü'nün (IIF) yayımladığı rapora göre 2015'te gelişen 30 ülkeden net 735 milyar dolarlık sermaye çıkışı yaşandı. Kötü haber bu kadarla kalsa iyi, 2016'da da sermaye çıkışının devam edeceği ve tahmini rakamın 448 milyar dolar olacağı raporda belirtiliyor. 735 milyar dolar bu güne kadar yaşanmış en büyük çıkış. IFF'in tahminine dayanarak iki yorum yapabiliriz: 1-Sermaye çıkışları en üst noktasına dayandı, artık geri dönüş başlayacak; 2- Ve bu geri dönüşe dayanarak gelişen ülke piyasalarındaki negatif etkiler bir noktada durulmaya başlayacak. Bu genel çıkarımlar elbette ki özel şartlara bağlı. ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımı sürecini başlatmasıyla birlikte piyasalar en azından bir bilinmeyeni ortadan kaldırmış oldu. Şu anda artırımların nasıl ve ne şiddette devam edeceği gibi sorular cevaplarını arıyor. Ancak bu bilinmezlik bulutunun dağılmasından sonra, tam tabiriyle odanın içindeki 'fil' olan Çin'in piyasalar üzerindeki etkisi artık iyiden iyiye görünür olmaya başladı. Çin'in 2015 büyüme rakamı -beklentilerle uyumlu- yüzde 6,9 olarak açıklandı. Sabit yatırımlar 2015 yılında yıllık yüzde 10 ile 2000'den bu yana en zayıf büyüme oranını kaydetti. Çin'de otoriteler teşvik önlemleri ile ekonomiye destek olmaya devam ediyor.

Çin Merkez Bankası, 2015'te beş kez faiz indirdi ve fi nansman maliyetlerini düşürmek amacıyla zorunlu karşılık oranlarında da indirimler gerçekleştirdi. Bütün tedbirlere rağmen Çin'in büyümesindeki yavaşlama, yuan'daki gelişmeler geçen ay içinde arka arkaya Çin borsasının günde yüzde 7'leri aşan düşüşler kaydederek işleme kapatılmasına neden oldu. "Kol kırılır yen içinde kalır." atasözü artık piyasalar için geçerli değil. Çin'deki bu gelişmeler dünya borsalarına anında sıçradı. Böylece Fed belirsizliğinin yarattığı 'spekülatif' hareketlerin ateşleyicisi artık Çin oldu. Üstelik Hindistan ve Endonezya'nın para akımlarına karşı önceden aldıkları tedbirler ve yaptıkları reformlarla aradan sıyrılması Çin'i iyice hedef tahtasına oturtmuş durumda. Hindistan'ın 7,6'lık büyüme oranıyla Çin'i geçmeyi başardığını unutmamak gerekiyor. Türk borsasına dönersek, geçen ayın sonlarına doğru BİST 100 endeksinin 70 bin desteğini kırarak 68 binlere doğru gerilemesinin altında büyük oranda Çin etkisi yatıyor. Yukarıda, rakamlar zaten borsada ağırlıklı olan yabancıların sermaye çıkışlarını gösteriyor. Türkiye'nin ana sorunu olan tasarruf eksikliği tam bu noktada canımızı yakmaya başlıyor. BİST 100, 70 bin seviyelerindeyken yabancıların satışlarını emeklilik fonlarının yaptığı alımlar karşılıyordu. Ancak tasarruf yeterli olmadığı için kırılma noktası geldi.

Bu noktadan sonra borsa küresel gelişmelerin insafına kalacak. Geçen ay sohbet ettiğimiz bir portföy yönetim şirketi genel müdürü "Artık piyasalarda temel gelişmeler fi yatlanmıyor. Biz ne kadar araştırma yapsak da piyasaların hangi yöne gideceğini tahmin edemiyoruz." diyordu. Profesyonellerin körebe oynadıkları bir ortamda yatırım kararı almak açıkçası pek kolay değil! Bu noktada seçenekler arasındaki en makul alternatif finansal piyasaların gelişimine hiçbir katkısı olmayan- mevduat olarak çıkıyor. Ben hâlâ 'riskli kararlar almak için bekleme' stratejisinin taraftarıyım.

Enflasyon mevduatı törpülese de gelişmeler, döviz-mevduat portföyünün kanatları altından çıkmak için erken olduğunu anlatıyor. Şunu da eklemem gerekiyor: Piyasaların nereye gideceğinden emin olmayan portföy yönetim şirketi genel müdürü bu cümleleri söyledikten sonra, borsa ekranına bakıp, "Banka hisselerinin geldiği fiyatlar inanılmaz." demeyi de ihmal etmedi.

Yazı Adil Uçar

BİZE ULAŞIN