Ekonomik adam olamamak

Seçim geride kaldı, belirsizlik dönemi bitti, artık dertlerimiz de bitti demeyin; zira piyasalar yeni belirsizlikleri satın almaya başladı bile. Yine de seçim nedeniyle verilen zorunlu ara portföylerin yeniden dizayn edilmesine yaradı. Şimdi'Fed' ile baş başa romantik yemeğimize kaldığımız yerden devam edebiliriz..

Giriş Tarihi: 15.12.2015 13:00 Güncelleme Tarihi: 15.12.2015 13:02

Türk piyasaları için ekstra maliyet ve aynı zamanda oldukça stres yaratan 'seçim süreci' sonunda tamamlandı. Ekonomik gerçeklerin ve beklentilerin bir süreliğine askıya alınmasıyla geçirilen bu dönem sona erince dolar kurunda 2,80'lere varan hafi f bir gevşeme yaşandığını gördük. Artık bir yatırımcıolarak önümüze bakmanın zamanı geldi ve –eğer seçimden önce seçim sonucuna yönelik pozisyon almadıysak– geçiyor bile.

Geçen ay Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Başkanı İlhami Koç ile yaptığım görüşmede yatırımcıların davranışlarından bahsederken –yılların tecrübesiyle– homo economicus'un (Ekonomik Adam) sadece teoride kaldığını, iş yatırıma geldiğinde alınan kararların rasyonel olmadığını söylüyordu. Kökeni 19'uncu yüzyılda yaşayan John Stuart Mill'e kadar uzanan bu terim, ekonomik konularda bireyin kendi içinde mantıklı ve kendisi için en yararlı, en çok fayda sağlayacağı kararları vereceğini öne süren bir teori aslında. Elbette gerçek hayat teorilerden biraz farklı oluyor. Konuyu fazla derinleştirmeden Ekonomik Adam'ın karşısında 1980'lerde Amos Tversky ve Daniel Kahneman tarafından geliştirilen ve bugün adı çokça telaffuz edilen Davranışsal İktisat'ın olduğunu görüyoruz. İkilinin söylediklerini –vahşice– özetlersek: "İnsanlar karar verme aşamasında rasyonel değildir." gerçeği çıkıyor karşımıza.

Elbette kapitalizmin kısa (!) tarihini buraya taşımaya niyetim yok. Bugün gelinen noktada piyasalar o kadar karışık ve değişkenler kendi içinde o kadar çok varyasyona sahip ki fi nansın derin koridorlarında koşmayan 'normal' insanlar için yatırım yapmak artık tam bir işkenceye dönmüş durumda. Son dönemde Türkiye'de iki tür yatırımcının hakim olduğunu söyleyebiliriz: İlki yatırımlarını bir strateji gütmeden bilinçli-bilinçsiz tek bir enstrümana (mevduat- döviz-hisse) yatıranlar. İkincisi ise gün geçtikçe hacmi artan kaldıraçlı döviz alım satım işlemlerinde oynayanlar. Açıkçası ikinci grup teknik analizler, raporlar, yorumlar vs.'yi takip ederek biraz daha 'stratejik' davranıyormuş gibi görünse de daha riskli bir yatırım yapıyor. Elde edilen kazancın ise alınan risk ile orantılı olup olmadığını tam bilemiyoruz. Bir yatırım stratejisi oluşturmak isteyenler için –seçimlerin de geride kalmasıyla– gündemin ana maddesi ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz hamlesi olmaya devam ediyor.

Bu ay Fed'in faiz arttırma ihtimali iyice kuvvetlendi. Bu tahmin komedisi sonlandığında, yani Fed faizleri arttırdığında dolar/TL üzerindeki etkisini net olarak göreceğiz. Ancak geçen yılın başında bugüne 'dolardaki değerlenmenin devam edeceği' görüşünde bir değişiklik yok. Tam tersine Fransa'daki terör saldırısı (Avro'yu zayıfl atıyor.), Çin'in büyümesinde beklenenden daha düşük rakamların çıkacağının resmi ağızlardan telaffuz edilmesi (Küresel büyüme korkusu doların değer kazanmasına neden oluyor.) ve Japonya'nın onca parasal genişleme yapmasına rağmen resesyona girmesi doların hakimiyetinin devam edeceğini gösteriyor. Seçimlerden tek parti hükümetinin çıkmasıyla birlikte dolar/TL'deki köpük gitti ancak piyasalar şimdi ekonomiyönetimi ile yapısal reformlara ve bölgedeki yüksek tansiyona kilitlenmiş durumda.

Ekonomik Adam'lık zor iş, orası belli. Bu tür piyasalarda yapılabilecek en akıllıca iş stratejiyi profesyonellere bırakarak yatırım fonları ile orta-uzun vadeli bir portföy oluşturmak. Fed hamlesinden önce Türkiye Elektronik Fon Alım Satım Platformu'nda (fundturkey. com) biraz vakit geçirmenin zamanı geldi geçiyor...

Adil UÇAR

BİZE ULAŞIN